lil zey vs joker - bol sözlük

lil zey vs joker



başlık no:30435 okunma:7401



Sayfalar: |<  <<

  1. olayınız magazin olmuş.
    aborjin
    15/3/2020 05:29
    heart_plus : 2 stat_minus_2 : 1 


  2. Lil zey kim? bu entry'de neden olmaması gerektiği kadar uzun entry'ler var?
    ah bir bilsen dilim donse neler diycem
    15/3/2020 14:07
    heart_plus : 1 stat_minus_2 : 1 


  3. Joker vs Khontkar dissleşmesini inşallah başlatacak Hidra & Şehinşah vs Khontkar olayındaki Khontkar battle'ı kalitesine benzer kalitede şarkılar duymak istiyorum. Evet.
    old school pesimist beat sever
    15/3/2020 17:08
    heart_plus : 0 stat_minus_2 : 0 


  4. @20 Kırıcı olacak bir şey yazmamışsın; o noktada bir sıkıntı yok. Aksi yönde fikir beyan edeceksin ki tartışma gelişsin, o noktada da bir sıkıntı yok. :-) Söylediklerinden hareketle, mevzuyu biraz daha açayım:

    “İdealizmi ne kadar sevmediğimi bir kez daha anladım.” - İdealizmin felsefi alandaki tanımı biraz daha farklı; ama genelde anlaşılan şekliyle “Bir 'en iyi' belirleyip o en iyiye ulaşma çabasıyla hareket ederek kendini bu manada geliştirmek, o en iyiye ulaşana kadar tatmin olmamak ve gerek kendinin, gerek başkalarının duygu, düşünce ve davranışlarını bu en iyiye uzaklıkları ve yakınlıkları açısından değerlendirerek, kapıyı kimine tamamen kapatmak, kimine aralık bırakmak, kimine de sonuna kadar açmak.” olarak tarif edilebilir. Bu manada idealizmi tamamen ötelersek iyi ve kötü kavramları ortadan kalkar; “herkesin iyisi, kötüsü kendine” anlayışı hüküm sürmeye başlar. Bu, sanatta da böyle, ahlâkta da böyle, siyasette de böyle. “Herkesin beğenisi kendine.” demek farklı; ama “iyi” ile “kötü”yü oturup konuşmak lazım.

    Kişilerin, grupların, toplumların farklı farklı “ideal”leri olabilir. Kimi zaman birinin “ideal”i benim “ideal”imle uyuşmaz. (Örneğin sosyalizm de, kapitalizm de kendi içinde bir “ideal düzen”dir, diyebiliriz.) Ama öyle ya da böyle, “ideal” olanın belli bir perspektiften ayakları yere sağlam basan bir “iyi - kötü” görüşünün olması gerekir. Bir şeyleri keyfî olarak kabul edip, keyfî olarak reddederseniz sizin bir idealiniz yoktur; keyfinize göre hareket ediyorsunuz demektir. İş müzik oldu mu, daha geniş manada da sanat oldu mu keyfi -ya da beğeniyi- tamamen işin dışında bırakamadığımız için, bu alanda herkesin hemfikir olacağı bir ideal görüş tutturamayabiliriz tabii, bazen buna gerek de olmayabilir. “Bazen” ama.

    Meseleyi futbola getirelim mesela. Hiçbir taraftarın birbirine sövmediği, birbiriyle dalaşmadığı, futbolun şans oyunları vasıtasıyla başka taraflara çekilmediği, futbol maçlarının ve futbol analizi programlarının insanların zamanını bu kadar çalmadığı, hakemlerin taraf tutmadığı, düzgün oynamayan takımların şansa bala kazanmadığı... bir futbol hayal edebilirsiniz. (Bu futbol görüşü sizi bazı zamanlar yenilgiyi kabullenmeye de götürecektir tabii ki. Bu durumda, yenildiğiniz zaman “Karşı takım hak etmişti zaten.” demek durumunda kalırsınız; ama diyen olur mu bilemem. Ayrıca burada “hak” kavramı da tartışmaya açılıyor. Her zaman sizin takımın iyi oynadığını da düşünebilirsiniz; orasını bilemem. Zaten idealizm ile fanatizmin farkı da burada; futbol daha çok fanatizme götüren bir şey.) Böyle bir futbol idealiniz varsa, futbolun şu anki durumuna bakarak ona kapıyı kapatmanız icap edecektir hatta. Ya da siz kendinizce doğrusunu yapıp, yanlışta olanların yanlışları sebebiyle futbol keyfinizden ödün vermek de istemeyebilirsiniz; ama futbol daha çok böyle insanların keyfi olmuşsa, böyle insanlara hizmet eder durumdaysa, futboldan kazanılan paralar da insanların kavgasından, gürültüsünden kazanılan paralar hâline gelmişse... kendi köşenizde “Ben doğrusunu yaparım; onlar kendi çapında eğlensin, bana ne.” demenizin pek bir ağırlığı kalmayabilir. (Herkes böyle düşünürse belki herkes takım tutmayı da bırakır, o zaman da futbol ortadan kalkar; o da mümkün tabii. :-) )

    “Müzik dinlerken bile 'bilinçli dinleyici' diye kategorize edilmek (...) beni yoruyo' ” - Bu tabirin herkesin kendi kafasına göre mana verdiği bir tabir olduğunun farkındayım; zaten o sebeple tırnak içinde verdim; herkesin kendine göre bir “bilinç”i mevcut olabiliyor çünkü. Ama mevcut durumda herkesin belli bir düzeyde bir bilincinin olduğunu düşünmüyorum; bilinçaltı diye de bir şey var. Küfür, müstehcenlik, sakıncalı birtakım şeylere düzülen methiyeler vs. sadece müzikalite sevdasıyla veya “Müzik özgürdür”, “Emeğe saygı” gibi bağlamından koparılmış argümanlarla kabul görüyorsa orada bir “bilinç”in mevcut olmadığı söylenebilir. Ha, her zaman sadece 10/10 gördüğümüz şarkılara mı kapı aralayacağız? Hayır; ama bir insanın bazı şarkılarını seviyoruz diye de her şarkısını övüp göklere çıkarmayalım, bazı şarkılarını liste dışı bırakabilelim. Sansar Salvo bu görüşün en çok uygulandığı isimlerden biri oldu mesela. O kitlenin bir “Eski Sansar” ideali vardı ve bu Eski Sansar'ı geri getirmek uğruna yeni Sansar'ın iyi taraflarını görmezden gelip, adamı tekrar o çizgiye çekmek için hakaretler edecek seviyeye indi; bu da idealizmden çok fanatizmle alakalı bir durum doğuruyor.

    “Şarkıların niteliğinin kıstas belirtmeden sorgulanması (...) beni yoruyo'” - Tamam işte, bunu yapan Lil Zey zaten. Ben o yüzden “Sanat otoritesi mi ki onun katlanamadığı müziğin kötü, sevdiği müziğin iyi olduğuna ikna olalım?” dedim. Çünkü kıstas belirtmemiş; sadece “30 sn. bile dayanamadım.” şeklinde sübjektif bir yorumda bulunmuş. Hangi şarkıyı kastetti, neyi kıstas aldı; müzikaliteye mi baktı, rhyme'ına mı baktı, flow'una mı baktı; hiçbir şeyden bahsetmemiş. Belki kariyerinin başındaki şarkılardan birini açtı ve beğenmedi; nereden bilelim? Neyi eleştirdiği belli değil ki. :-) Tamamen şahsı hedef alıyor.

    “Estetik gibi göreceli bir kavramda bu denli kesin ifadeler beni yoruyo'” - N'apak reyiz? “En sevdiğim renk mavi” diyen bir adam diğer renklere ayıp olmasın diye “Ama yeşil de güzel, pembe de güzel; onların da seveni var. Hatta en iyisi gökkuşağı.” diye mi devam ediyor sözlerine? Kesin yargılar bazen kaçınılmaz. :-) Şu da var: Rengin iyisi kötüsü yoktur, tamamen sübjektif bir meseledir; sanat da bazen öyledir, bazen değildir. Bir şarkının müziği benim hoşuma gider, diğerinin hoşuna gitmez. Belli bir tema benim hoşuma gider, diğerinin gitmez. Ama mesela “özgünlük” kıstası vardır. Sözlere baktığımızda da, önüne gelen herkesin söyleyemeyeceği sözler arayabiliriz, metaforlara bakabiliriz, kafiye seçimine bakabiliriz, söylenenlerin bizim hayatımızda bir karşılığı olup olmadığına bakabiliriz vs. Ayrıca anlatılanların bizim hayatımızı ilgilendirmesi yetmez; o zaman trap Amerika'da yapıldığında iyi, bizde yapıldığında kötü gibi bir noktaya gider iş. Ayrıca ne demiş Goethe: “İnsanlara oldukları gibi muamele edersek onları daha kötü kılarız. Eğer onları olmaları gerektiği gibi ele alırsak olabilecekleri kadar iyi yaparız.” Bu, insan eğitimiyle alakalı bir söz; ama sanata da uyarlanabilir. Her mevcudu “Onlar da onu seviyor.” diye kucaklarsak ortada sanat kalmaz. Onlar “Biz Ceza'dan daha müzisyeniz.” diyecek cesareti kendilerinde bulabiliyorlarsa biz de açık açık “Siz kötüsünüz; en azından bizim baktığımız taraftan. Yanlış taraftan bakan da sizsiniz.” diyebilmeliyiz.

    “İdealizmin bir şeyi idealize edebilmek uğruna kısıtlayıcı olduğunu ve tutarsızlaşabildiğini görüyorum.” - Yukarıda değindiğim “Eski Sansar” mevzusunda böyle bir tavır var mesela; bende o derecesi yok diyebilirim. Ayrıca “kısıtlayıcı” olmamak demek kırmızı çizgimizin olmaması mı demektir? Benim ideal rap görüşüme göre en iyisi melankolik rap diyebilirim mesela; ama protest rap de iyidir, iyi örnekleriyle battle da, arabesk de, trap de. “Eğlenceli şarkı” diyorsak da mesela Yase iyi; ama Dr. Fuchs'un bu tarz şarkıları (“İstanbul Geceleri” ve “Selam” albümündekiler) genellikle kötü. Ayrıca “eğlendiren şarkı” ile “eğlencenin, dertsiz tasasızlığın, umursamazlığın edebiyatını yapan şarkı” farklı şeylerdir.

    Bazı noktalarda ben de tutarsızlık olarak görülebilecek düşünceler ileri sürebiliyorum tabii. Mesela “Gotham City” ve “PMC Cypher 5” için iyi deyip, “Jokzilla çok küfürlü, ben küfürlü rap sevmiyorum.” falan dediğim zaman “ 'Küfürlü rap sevmiyorum' dediğin hâlde 'Gotham City'i nasıl beğeniyorsun?” diyen olmuştu. :-) Rap'te küfrü tamamen ötelemek mümkün olmayabilir; ama en azından normalde aklımıza hayalimize gelmeyecek küfürler de etmesinler mesela.

    “ (...) 'Joker'e kötü diyebilen tutarsızdır' diyorsun.” - Cümleyi şu şekilde kursaydım daha anlaşılır olacaktı sanırım: “Khontkar'a iyi dediği hâlde Joker'e kötü diyebilen kişi ya tutarsızdır ya da meseleye çok farklı açılardan bakıyordur.”. “Farklı açılar”la kastettiğim şey de müzikalitenin kıstas alınması, “Rap'in özünde zaten bunlar var.” gibi argümanlarla hareket edilmesi vs. Şu da var: Kendi kıstasımızı koruyarak, Khontkar'ın iyi bir melankolik şarkısını alıp Joker'in kötü bir melankolik şarkısının karşısına koyarsak “Khontkar iyi, Joker kötü” diyebiliriz; ama tümevarım yöntemi her zaman sağlıklı bir şey değil, bazen tümdengelim yapmak gerekir. Ben “Khontkar kötü” derken tümevarıma gidiyor olabilirim; ama piyasada zaten onlarca sağlam adam varken Khontkar'ın birçok şarkısını dinleyip iyisini kötüsünden ayırmaya vakit harcamaya ihtiyaç duymuyorum. “Khontkar” deyince bugün ilk akla gelen şarkılar üzerinden konuşuyorum.

    “Hangi noktada içerik kötü olur, 'ahlâka mugayir'se mi?” - Bu konu burada tartışılıp çözüme bağlanacak kadar dar kapsamlı bir konu değil aslında; çünkü her bir sanat akımının sanat görüşü, her bir ahlâki yönelimin ahlâk anlayışı farklıdır. Ben “Evet, ahlâka mugayir ise kötüdür.” desem bu sefer de “Ahlâklı olanın ne olduğuna kim karar veriyor?” sorusu gündeme gelebilir. Ayrıca bir hocamız “Sanat eserinin eleştirisinde ahlâki bakışı hareket noktası yapmak eleştiri ilkeleriyle uyumlu bir şey değil. O, kaliteli bir sanat eleştirisi olmuyor.” gibi bir şeyler söylemişti. Bu konuda ben hocayla tamamen aynı fikirde değilim. Zaman zaman bu tür ölçütleri de devreye sokabiliriz bence; nihayetinde bize lazım olan şeyler var, lazım olmayan şeyler var, kaçınmamız gereken şeyler var. Sen çocuğa her istediğini veriyor musun? Bazen yetişkinlere de vermeyeceksin ya da kendilerine faydalı olanı kendilerinin seçmelerine zemin hazırlamaya çalışacaksın. O da zamanla daha iyisini, daha güzelini istemeyi öğrenecek. (Bu, katı kurallar eşliğinde olmalı manasında söylemiyorum; iradeyi devre dışı bıraktığımız zaman ahlâk yine mevcudunu yitirir çünkü.)

    Burada bir parantez açayım: Aslında bizi bir edebiyat eleştirmeni gibi yetiştirmiyorlar -en azından bizim okul böyle-. Youtube'da Dileda Arslan diye bir ablanın “Edebiyat Okumak Pişmanlıktır” diye bir videosu var; izlemenizi tavsiye ederim (Videoda bahsedilen okulda ve bölümde okudum.).

    “Bir şeyin iyiliğini kötülüğünü söyleyen insana 'sanat otoritesi misin' diyo'sun, sen de 'ahlâka mugayir' oluşunu yargılıyo'sun. Bence de bir şeyin iyiliğini kötülüğünü çok rahat kestirip atarak söylemek abes, ama ahlâk noktasında da aynı durum geçerli.” - Lil Zey'in çok rahat kestirip attığı noktasında hemfikiriz sanıyorum. Ahlâk konusuna gelirsek; bence tartışmaların fitilini ateşleyen şarkının işin yanından yöresinden dolaşarak dahi ahlâk sepetine dâhil edilebilecek bir tarafı yok. (Aynı şeyi Aspova'nın bir şarkısı için de düşünmüş ve Tarzlarını Savunan Bazı Rapçilerin Boş Konuşması diye bir başlık açmıştım. Orada da bazı yargılarıma yönelik eleştiriler gelmişti.) Ahlâk şahsi bir şey değildir. Bakış açısıyla ve şartlar dâhilinde şahsileşebilecek tarafları vardır (örneğin eski devirler için konuşulursa çok eşlilik); ama bu şarkının şahsi bakışla ahlâki görülebilecek bir tarafı yok. Bu konuda bahanemiz “Ahlâk bizim önceliğimiz değil.” olabilir; ama bunu da ahlâk içerisine dâhil etmeye çalışmak, ahlâkın ne olup ne olmadığı konusunda veya ne kadar gerekli, ne kadar gereksiz olduğu konusunda kafa bulandırıcı şekilde davranmak farklı bir şeydir. Bu iş toplumun bu kadar geniş kesimini ilgilendiren bir seviyeye gelmese zaten “Kendi çaplarında eğlensinler.” der geçeriz; ama mevzu daha ciddi bir hâle geldi bana kalırsa.

    “Bu müzik (...) ahlâksız bir müzik, diğer müziklere yönelmek daha mantıklı bence.” - Ortada bir sanat eseri varsa tek kıstasımız ahlâk olmayabilir tabii, ama kıstas sepetine onu da dâhil ederiz. “Herkes gidip Türk sanat müziği ve halk müziği dinlesin.” dememiz gerekir yoksa. :-) Ayrıca rap'te de tümevarıma gitmek doğru değil; rap'te birbirinden farklı işler yapan bir sürü kimse var. Küfür sevmiyorsan Sagopa dinlersin mesela.

    “Ahlâk dediğin nedir, estetik dediğin nedir, iyi içerik dediğin nedir? Öyle muğlak konular ki bunlar, bunlar üzerinden yapılan idealizm beni gerçekten daha da yoruyo' ” - Ahlâkı teorik açıdan ve pratik açıdan iki farklı şekilde ele alabilirsin. Teoride herkes için belli bir kalıp belirlemeye çalışsan da pratikte herkes buna ayak uyduramayacağı için aslında teoriyi de gözden geçirmek durumunda kalırsın ve bir kalıp belirleyeceksen de bunda esneklikler olması gerektiği fikrine varırsın. Ama hücre duvarı gibi de her şeyi bunun içine alamazsın. Ahlâkın kaynağını din olarak göstermek en mantıklı yol denebilir; ama herkesin dinden anladığı şey farklı olunca orada da soru işaretleri kalıyor. Evrenselcilik X tarihselcilik, akılcılık X nakilcilik, tekke X medrese... gibi pek çok çatışma sonrasında dinden de herkes kendine göre bir şey anlıyor.

    Şu var bir de: Burası dünya ve insan da yanlış yapa yapa doğrusunu öğrenen bir varlık. Belli sınırları aşmadığı sürece, yanlış yapan bir insanı hemen ötekileştirmek doğru değil. Bugün ahlâklı olan insanın yarın ahlâksızlaşmayacağının veya bugün yanlış işler yapan bir insanın yarın doğru yola girmeyeceğinin garantisi yok. Ayrıca şu işi ahlâklı olup bu işi ahlâksız olanla, bu işi ahlâklı olup şu işi ahlâksız olan arasında bir karşılaştırma icat edip, şu işi bu işten veya bu işi şu işten üstün tutup birini daha ahlâklı, diğerini daha ahlâksız ilan etmek noktasında da herkesin bakış açısı kendine oluyor. Ama kimse kimseyi uyarmaz, herkes “Herkes istediğini yapmakta özgür.” deyip kenara çekilirse yanlış yapanlar yanlışlarının farkına varmaz, değil mi?

    Estetik de bahsettiğin gibi karmaşık bir mevzu. “Güzel” bana göre farklıdır, sana göre farklıdır. Ben manzara resimlerini severim, sen soyut resim seversin, öteki portre sever, beriki hayvan resimlerini sever... Burada “Bu iyi, diğerleri kötü.” diye bir tavır takınmıyoruz. Yine, ben kendi hesabıma melankolik rap'i beğenirim, bir başkası “Ben zaten kafa dağıtmak için müzik dinliyorum, kendi dertlerimi unutmaya çalışıyorum. Bu şarkılar bana dertlerimi tekrar hatırlatıyor, bir de milletin derdiyle dertlenmeme sebep oluyor; bu yüzden melankolik rap'i sevmiyorum.” diyebilir. Ama “Melankolik rap kötü.” diyemez / dememelidir. Diyorsa da şahsi beğenisi itibarıyla diyebilir, sanatsal açıdan değil.

    “Kırmızı çizgi” meselesine döneyim: Örneğin bir aşçının yemekleri değerlendiriliyor diyelim; adamın uzmanlık alanı da domuz etli yemekler. Başka dinlerden insanlar bunun tadını tuzunu, baharat dengesini, soslarını, yan ürünlerini vs. düşünerek değerlendirsin ve iyi ya da kötü desinler; ama bizim için bu yemeğin kendi ölçütlerince iyi veya kötü olması bir değer taşımıyor. Bir şarkı da bunun gibi; içinde saçma sapan ve müstehcen muhabbetler yapılıyorsa, sakıncalı bir klibi varsa vs. “kendi içinde” iyi olup olmaması bizi ilgilendirmeyebilir. Bu noktada benim “kötü”m budur diyelim; sen de “Ben böyle şarkıları da seviyorum; eğleniyorum. Şarkıda söylenenleri yapmıyorum ki.” gibi bir bakış açısıyla böyle şarkılara geçit verebilirsin. Ama bu noktada sırf kendi hesabımıza düşünmeyip başkaları hesabına da düşünürsek cephe alabiliriz diye düşünüyorum. (Bu tür şarkılar insanların hayata bakış açısını olumsuz etkileyebilir. Feminist biri “Kadın aşağılanıyor” der, bizim gibiler “Hiçbir sorunu dile getirmeyen, boş beleş şarkılar” der, öbürü başka bir şey söyler... En nihayetinde bu şarkıları sınıfta bırakmak için belli sebepler var denebilir. Bir de Gandhi'nin “Söylediklerinize dikkat edin.” diye başlayan özlü sözünü hatırlayabilirsiniz bu noktada.) Zamanında “Kızlara küfür yakışmıyor.” diyerek battle icracısı bazı bayanlar eleştiriliyordu mesela ve haklı da bir eleştiriydi; zira “Manitamı ayarttın.”, “Bir gün onunla, bir gün bununlasın.” gibi sözler içeren şarkılar yapılıyordu. Biz burada eleştiri yaparken şahısları hedef almıyoruz / almamaya çalışıyoruz; insanların şahsi yönelimlerine karışamazsın, ama durum “kötü örnek”liğe kayınca ve bazı kişilerin başkalarını da kendilerine -ya da daha doğrusu, şarkıda yansıttıkları kişiliklere- benzetme potansiyeli olunca “Orada dur.” demek gerekebilir. (Bu, trapçileri “ahlâksız” olarak yaftalama çabası değil bu arada; öyle anlaşılmasın. Normal hayat ile şarkı farklı bir şey diye düşünülebilir; zira bilgisayar oyununda adam öldürünce katil olmuyorsun. Ama bu iş, oyunlar gibi tamamen gerçek hayattan kopuk bir iş değil; basbayağı gerçek hayatın içinde var olan bir şey. Gandhi'nin sözünden de bahsettim yukarıda. Ha, mesele direkt “İnsanların ahlâkını bozuyorsunuz.” meselesi de değil; birinin ahlâkı bozuksa bozuktur zaten ve o konuda sorumluluk öncelikle anne babalarda diyebiliriz. Ama insanları zevksiz bireyler hâline getiriyorlar bence. [Gene dönüp dolaşıp “Onlar onu beğeniyor diye niye zevksiz oluyorlar?” demeyin; basbayağı zevksizlik. “Karnım acıktı, şuradan sosis salam çalalım.” diyen şarkının estetik zevkle ne ilgisi olabilir?])

    Şu da var: İnsanlar “iyi içerik” olsun diye yaşamadıkları şekilde pespembe bir dünya mı anlatsınlar? Hayır; içlerinde bulundukları durumu anlatsınlar ki biz de haberdar olabilelim tabii. Ama yaşadıkları hayatı yansıtmak başka şey, bunu kanıksatmak ve buna özendirmek başka şey.

    “İyi içerik” - İnsanların bundan anladığı da farklı. Kimisi “Hislerime tercüman oluyor.” diyerek pop'u iyi, “Dinlerken yoruyor” diyerek rap'i kötü olarak nitelendirir, kimisi “Gerçek hayatı yansıtmada daha başarılı, sakız manisi gibi laflardan da oluşmuyor.” diyerek rap'i iyi olarak nitelendirir, kimisi “Hem sözleri iyi oluyor hem de müzikal açıdan daha doyurucu.” diyerek rock'ı iyi olarak nitelendirir... (Hepsinde hem iyi, hem kötü örnekler var zaten.) Rap'e gelince, gangsta rap'e “kabadayılık taslamaktan öteye geçemeyen sözler içeriyor” diyerek kötü diyebiliriz mesela. Killa zaman zaman bunun ötesine geçebilen işler yapabiliyor ama her gangsta rapçi bunu başaramıyor.

    “Yunan tragedyaları zamanında da komedi izleyicisine 'vasat beğeni sahibi', 'bilinçsiz izleyici', 'sadece eğlendiği için bir şeyi beğeniyor.' tarzı eleştiriler geliyormuş.” - Bugün de “Recep İvedik” izleyicileri hakkında aynı şey söyleniyor. “Hababam Sınıfı” veya örneğin “Üç Kâğıtçı” da komedi, “Recep İvedik” de komedi; sence sanatsal açıdan aynı değere mi sahipler? “Hababam Sınıfı”nı elli kere izler ve her izlediğinde gülersin; ama Recep İvedik'in el hareketi çekmesini elli kere izleyip elli kere gülüyorsan “vasat beğeni” sahibisindir diyebiliriz. Trap de böyle bence. Hem o zamanlarda “demokrasi” de iyi bir şey olarak kabul görmüyordu; çünkü çoğunluğun yöneliminin isabetli olmayacağı fikri vardı. Biz de bugün rap içindeki demokrasiye karşı olan bireyler gibi görülüyoruz ve aslında bir bakıma öyleyiz de; ama demokrasinin tek karşıtı despotluk değildir. Biz de rap despotu değiliz; eleştirilerimiz de keyfî değil. Belki -kendimizce- aristokratız. :-)

    “Beğenenlere anlam veremiyorsun.” - Küçükken bir yemeği beğenmediğimizde “Sen ağzının tadını bilmiyorsun.” demiyorlar mıydı bize? :-) Herkesin beğenisi farklı olabiliyor tabii; ama işin realite boyutu da var. Büyükler “Sen ağzının tadını bilmiyorsun.” yerine “Bu daha faydalı.” dediği zaman karşı çıkacak bir argüman üretebilir miyiz? Tek söylediğimiz “Benim canım bunu istiyor.” olur. Biz her dakika “Sago dinleyin; en faydalısı bu.” da demiyoruz; kendi hesabımıza onu tercih ediyoruz. Ama trap'i üstün görüp, diğer türlere burun kıvıranlara “Sizin beğendikleriniz faydasız şeyler.” diyoruz. Dışarıdan bakıldığında bu da “Siz ağzınızın tadını bilmiyorsunuz.” gibi algılanabilir; çok da problem değil. Bir bakıma pisboğaz olduklarını düşünüyoruz da denebilir. :-) (“Ağzının tadını bilmiyorsun.” demekle “Pisboğaz” demek farklıdır. “Pisboğaz” ithamıyla karşılaşan kişi bu ithamı hak edecek seçimlere az ya da çok sahip olduğu için bu eleştiriye uğrar.)

    “(...) baskılayıcı ve üstten bakıcı bir şekilde kendi beğendiğin ideal olana çekmeye çalışıyorsun.” - Zamanında “Bu şarkılar dinlenmiyor, pop dinleniyor. Bunlar daha kıymetli ama hak ettikleri ilgiyi görmüyorlar.” diye hayıflanabiliyorduk -ve hâlâ da hayıflanabiliyoruz.- Bugünün trap karşıtlığının karakteri de biraz bu aslında. Auto-tune'a tümden karşı olmak, bir rapçinin sadece belli çizgide şarkılar üretmesini beklemek ve böyle şarkılar üretmediğinde dislike'ı basmak... gibi şeyler baskıcılıkla daha ilgili bana kalırsa. Üstten baktığımı düşünmüyorum; kendimce kötü olana kötü diyor ve belki insanları da bu konuda iknaya çabalıyorum. İkna etmeye çalışmadan tartışma mevcut olmaz zaten. :-) Üstten bakan kişi konuyu tartışmaya çalışmaz, kendisi gibi düşünmeyenleri aşağılar geçer; bu aşağılama da genellikle kişileri direkt muhatap alarak yapılır. Ben burada direkt trap'i savunan bir yazara “Çok yanlış yoldasın.” demiyorum ki? (“Demem” demek değil bu, diyebilirim de yani. :-) ) Ayrıca davet farklıdır, kendi bulunduğun yöne çekiştirmek farklıdır.

    “İdeal olana çekiştirmek” noktasında Joker üzerinden gideyim: “Yarasa Koleksiyonu” şarkısını ilk çıktığı zaman dinledim, yine arada açıp dinlerim. Ama argümanlar açısından birtakım zayıflıklar bulduğum için, Patron'un Joker'e disslerini daha sağlam bulurum. Bu kıstasla hareket edip “Yarasa Koleksiyonu”nu eleştirdiğim zaman bana denilmeyen kalmamıştı mesela (Sözlükte değil; Youtube'da “PMC Cypher 5” videosu altında.). Objektif değilmişim, sadece Joker'in hatalarını görüyormuşum, lafı uzatarak haklı çıkmaya çalışıyormuşum vs. Karşı argüman sunmaya çalışan çok az kişi olmuştu. Trap konusunda da böyle gibi; “Biz bunu beğeniyoruz, size ne? Siz eskide kaldınız.”dan öteye geçebilen bir argüman göremedim henüz. Beğenebilirsin, her şeyin bir alıcısı vardır; ama “İyi olan bu.” diye ortaya atladığın zaman kıstaslarını ortaya koyman gerekiyor. Kıstasın karşı tarafın kıstaslarıyla uyuşmuyorsa da ikna edemezsin. Rap sözün ön planda olduğu bir müzik türüdür, trap böyle değil. Ve bu açıdan -kıstasının bizim kıstasımızdan farklı olması sebebiyle- bizim nezdimizde baştan kaybediyor. (Sadece bu sebeple 1/10'e inmiyor tabii de...) “Sen de onların kıstaslarınca onlara karşı kaybediyorsun o zaman, neyi hazmedemiyorsun?” diyecek olursanız da “Trap'i trap yapan tek şey bu değil.” derim. Müzikalite önemliyse gitsinler rock dinlesinler madem; tek seçenek olarak trap mi kaldı ellerinde? Ama muhabbetleri de boş beleş bu müziğin ve boş beleş olmadığını iddia edeni de göremedim; anca “Varsın boş beleş olsun, biz öylesini seviyoruz.” falan diyebilirler gibime geliyor. :-) (“Boş” farklı, “kötülük / yanlışlık barındıran” farklı bu arada; lafın gelişi “boş beleş” diyorum. Yoksa bazen boş beleş müzik de dinlenebilir tabii. :-) )

    “Kabak tadı veren bir mesele” - Haklısın; ben de bazı zamanlar sürekli aynı şeyleri dile getiriyor gibi hissediyorum kendimi. Ama bazen kendi fikrimi belirtmeden de geçmek istemiyorum. :-)

    ***

    İşbu entry'nin tamamını okuyanlar ve okumayacaklar için: Entry'mden magazin manşetivari cımbızlamayla ve Efe Aydal takipçilerine yaraşır geyik anlayışıyla can alıcı noktaları şuraya bırakıyorum:

    “Faşist Yorumlayan Adam trap müziğiyle domuz eti arasında benzerlik kurdu.”

    “Faşist Yorumlayan Adam kendini ve kendisi gibi düşünenleri seçkin / aristokrat dinleyici, kendisi gibi düşünmeyenleri 'cahil dinleyici kitlesi' olarak nitelendirdi ve rap'in onların beğenilerine göre şekillenmesine karşı çıktı.” :-)

    Şaka bir yana, ben şahsi kanaatlerimi belirtmeye çalışıyorum. Bunu yaparken bazı hadleri aşıyor, kendimi benden farklı şekilde düşünenlerden üstün görüyor ve onları eleştirerek tatmin oluyor gibi duruyorsam kusuruma bakmayın. (Belki de sahiden öyleyim. İnsanız en nihayetinde. :-) Montaigne demiyor mu “Hepimiz 'en akıllı benim' tribinde yaşarız.” diye. [Tam olarak böyle demiyor da her neyse işte. :-) ]) Önemli olan aynı beğenilere sahip olmadığımız insanlara da farklı bir bakış açısı kazandırabilmek, birbirimize bu açıdan fayda sağlayabilmek. (Hatta bizim bulunduğumuz “doğru taraf”a çekebilmek. :-p) Eleştirilerimi şahsi almazsanız, -varsa- tepeden bakıyor gibi göründüğüm kısımları da görmezden gelir veya bir nevi geyik telakki ederseniz belki sizin de onayınızdan geçecek bazı mesajlarım olabilir. Şu da var: İyi ve kötü kavramları üzerinden konuşup, kendi savunduğumuzu da -tabiidir ki- iyi olarak gördüğümüz zaman, bize göre kötü olan şeylerin iyi olduğunu savunanlara tepeden bakıyor gibi gözükmemek mümkün değil gibi. Her neyse, okuyanlara ve göz gezdirenlere teşekkür ediyorum. :-)
    yorumlayan adam
    15/3/2020 23:57 ~ 16/03/2020 0:49
    heart_plus : 3 stat_minus_2 : 6 


  5. little zeynep kim aq? diyip tivitirina bi baktim. "ozgunluk onemli.." diye bir tivit atmis.

    anliyorum..
    umur
    16/3/2020 00:20
    heart_plus : 3 stat_minus_2 : 0 


  6. @25 eyvallah, tüm yazıyı okudum :D sözlük ortamında bu kadar uzun konuşmak da yoruyo beni ben okulda makale ödevlerinden kaytaran adamım işte tembel bir rap dinleyicisiyle, çalışkan rap dinleyicisi arasındaki farktan doğuyodur belki de tüm bu tartışma :D ben aslında biraz da şunu diyorum ya tamamen parçalayıcı bir eleştiriye gidip rhyme'ından flow'una beat'in kick'inden rap'çinin imajına, kullandığı küfrün üsturupluluğundan,yaptığı metaforun özgünlüğüne kadar lime lime edip eleştirelim bunu da haliyle işe hakim olan insanlar yapsın, ya da sadece beğenimizi ya da beğenmememizii ifade edip geçelim. çünkü bu ne sadece edebiyat ne sadece müzik hatta ne de edebiyat ve müzik günümüzün zaman normlarında ve medyasında kapak tasarımı, klibi, sanatçının imajı falan da bu işe giriyo. işte içeriği konusunda bile ahlakın göreceliliği ki bundan kastım şu tabi ki ahlak noktasında kimsenin kabul edemeyeceği şeyler vardır, tecavüz gibi, insan öldürmek gibi. ama biri "sürtüğe bak diyo zinayı anlatıyo" dediğinde "allah allah ya bak sen bu mu beni ahlaksız yapıyo" demek işte göreceli kılan. o da kalkıp şarkısında kadına korumacı bir şekilde üstten bakan erkeğe karşı gelebilir. ama işte bu hayat görüşüdür beğeniyi belirler kötü demek abes geliyo bana. estetiğin göreceliliği de öyle sosis salam sözü sana estetik gelmeyebilir ama o kadar çok sanat akımında o kadar farklı estetik algı var ki, sürrealizm'inden dada'sına realizm'inden bilmemnesine çok farklı kafada sanatçılar çok farklı kafada takipçiler işte bu noktada idealizm yapmak tartışma topunu ofsayta çıkarıyo bence. yoksa her sanat akımının eserini işi bilen insanlar parçalarına ayırarak ince ince eleştirsin buna tabi ki kabulüm yoksa eleştiri kalmaz. bi de müzik sevenler rock dinlesinler trap yerine demişsin de bence çok yerli bi eleştiri değil o zaman çok edebi lirik sevenler de rap te fazla dolaşmasın bence :D daha iyi lirikli başka şarkılar da var edebiyatın kendisi de var. trap bir müzik türü olarak raple iç içe geçti iyice ama bu elektronik müzik türünü özel olarak seven adama da sen git rock dinle denmez bence :D saygılar, sevgiler ve teşekkürler bu seviyeli diyalog için :-)
    anonim
    16/3/2020 00:54
    heart_plus : 1 stat_minus_2 : 0 


  7. @25 Kardeş naptın Manas destanını çağdaş bir yorumlamayla sözlüğe mi kazandırdın? İnsan okuyacak bunu insan.
    moskof
    17/3/2020 12:39
    heart_plus : 5 stat_minus_2 : 0 


  8. @25 gılgamış destanı
    wack
    19/3/2020 10:40
    heart_plus : 1 stat_minus_2 : 2 


  9. bomboş, hiçbir anlamı olmayan versus. @yorumlayan adam aga napıyorsun gözünü seveyim
    solmaz zannettigin yesil
    28/12/2020 12:01
    heart_plus : 8 stat_minus_2 : 0 


  10. lil zeyi sıradan bi kadın sanıyolar hala amk, berklee'den mezun olmuş 1 yılda spotifyda 800k dinlenmeye ulaşabilecek kadar hypelanmış (joker 270k :D) kaliteli bir kadın mc.
    yaptıkları müziğe bakarsak lil zey açık farkla alıyor zaten
    erligxan
    28/12/2020 12:15
    heart_plus : 1 stat_minus_2 : 0 


  11. @yorumlayan adam

    okumadım ama ++++
    anonim
    28/12/2020 12:37
    heart_plus : 0 stat_minus_2 : 0 


  12. @yorumlayan adam lil zey ve joker şarkıları için bu kadar düşünmüyodur naptın reis
    matzuheaven
    28/12/2020 13:14
    heart_plus : 5 stat_minus_2 : 0 


  13. @solmaz zannettigin yesil & matzuheaven - Ben de şimdi tekrar görünce "Bu kadar uzun yazmış mıyım lan?" dedim aslında. Ama asıl entry'm daha kısa; bu uzun entry'de paniren arkadaşımıza cevap vermişim. İlk entry 532 saniyede, ikinci entry de 1333 saniyede okunabiliyormuş. Game Over EP 986 saniye sürüyor. :-)
    yorumlayan adam
    28/12/2020 13:53
    heart_plus : 3 stat_minus_2 : 0 


  14. feci hortlattım ama sözlük çok kötü günler geçirmiş
    anonim
    23/8/2021 00:11
    heart_plus : 4 stat_minus_2 : 1 


  15. ne zaman kendinizi gereksiz ve ezik hissederseniz jokeri ve bu olayı hatırlayın
    efekorezli
    23/8/2021 21:56
    heart_plus : 4 stat_minus_2 : 1 




  16. Üsttekiler yazılarını kitaba bassınlar. 20 sayfa çıkar sanırım, hem iyi de satar
    Konuya gelince;
    Joker
    anonim
    24/8/2021 19:17
    heart_plus : 1 stat_minus_2 : 0 


  17. lil zey müzikal anlamda jokeri 10 katlar joker 10 yıldır aynı flowu yapar lil zey 1 şarkıda 3 tane flow değiştirir
    honky
    26/8/2021 12:08
    heart_plus : 1 stat_minus_2 : 0 


  18. @24 şaka mı amk adam lil zey joker didişmesine 10 kitap sayfası yazı döşemiş.
    liebeistfuralleda
    2/2/2024 14:10
    heart_plus : 0 stat_minus_2 : 0 


  19. Sayfalar: |<  <<

    fb | twt | youtube | insta | spotify | anket | uyarı | devlog

    bol'da yer alan içeriğin doğru veya güncel olduğu hiçbir şekilde iddia veya garanti edilmemektedir. burada okuduklarınız sizi dehşete düşürürse türkçe rap ansiklopedisine de göz atmayı deneyebilirsiniz.
    hukuka aykırı olabileceğini düşündüğünüz içerikler titizlikle incelenip gereği düşünülmektedir. sözlüğü reklamsız görüntülemek isterseniz üye girişi yapabilirsiniz. soğuk içiniz.

    rastgele gururlarımız: