bu albumu uyurken dinlerseniz astral seyahat etkisi yaratacaktir. o karanlik melodiler, o samplelar ciddi anlamda cok farkli bir kafaya erisiyorum ben acikcasi. masterpiece. cocugum olursa dinletmezsem serefsizim. cok cok cok cok cok iyi. duygularin sevismesi, bipolarite.
benim anlamadığım içinde sırf allah lafzi geçtiği için ya da üç beş dini vecize ya da deyim kullanıldığı için ilahi muamelesi görmüş olması. gölge haramilerinde geçen "düşmez kalkmaz bir allahtir" cümlesi kalıp bir deyimdir dindar olmayan bir insan da gayet kullanabilir yani şimdi çile bulbulum şarkısında allah diye haykiriliyo o şarkıya ilahi muamelesi mi yapacaz aq salak salak eleştiri yapıp bok atmaya yer ariyolardi. adamın kullandığı fars kökenli ya da eski türkçede kullanılan kelimeleri de din objesi diye lanse ettiler tabi onu da gözardi etmemek lazim. hasili albüm çok iyi bir albumdur introsuyla lirikleriyle beatleriyle olmuş bir rap albumudur mihenk tasidir
parçada geçen "sago kaç firara hakkın var" ifadesinde kastedilen anlam şuymuş:
"sago kaç! firara hakkın var. "
bunun alternatifi de "sago kaç firara hakkın var?"
neden böyle sözleri çift anlamlı bırakmak yerine açıklama gereği duyuyor anlamıyorum. aynısını sessiz ve yalnız'da geçen "yıllar altın çalan hırsız" sözünde de yapmıştı. olası öbür anlamı devre dışı bırakmak edebi derinliği azaltıyor bence. zaten edebiyatta da bu ikiliklerin bir ismi var diye biliyorum
i.hizliresim.com twitter.com
Geçtiğimiz aylarda Sagopa Kajmer'in tasarım işlerini yapan arkadaşı Realweak Kötü İnsanları Tanıma Senesi'ne yaptığı bir kapak tasarımını paylaşmıştı:
hizliresim.com Çok güzel detaylar vardı;
hizliresim.com (Zaman sofrandaki en lezzetli mühim yemek.)
hizliresim.com (Azaldıkça aç kalmanın korkusuyla kuruyacaksın.)
Ayrıca orijinal kapaktaki kuzuları yiyen kurtlara da gönderme yapılmıştı.
Ben şahsen aynı addaki şarkıya Re-vocal veya bütün albüme re-mastered gelecek diye düşünürken realweak twitter'dan şunları yazdı:
"Bunu sürekli paylaşmaktasınız. İlk paylaşımımdan bu güne üzerine hiçbirine cevap vermek istemediğim bir ton mesaj geldi. Bu bir fikirdi, Ortalama 120 saatimi alan bir tasarımdı ve bitti gitti. Ötesinde çok ta bir şey beklemeyin yani. Bu konuda da lütfen artık beni darlamayın."
twitter.com
albüm kitapçığında bulunan sagopa'nın kasvetli yazısı:
inşa ettiğim binanın çimentosu kelâm,
yolun başından beri bana sorarlar "ey fakir buraya kadar nasıl dayandın?"
derim ki; çimento taşıyarak.
çevre sâkin amma velakin zorludur yol boyu ne olacak halin?
derim ki ; allah (c.c.) zoru bilmemi istemedikçe ne bilirim meşakkat. bildirmek isterse de etime kemiğime görev verir.
her yola bir son koymuştur öyle ya da böyle bir son göreceğim.
ey fakir, silahın var mi ?
derim ki; evet, benim silahım dokununca acı vermeyen sözdür.
ya fakir neler dersin, canavardan korur mu söz, bıçak olmadan çıkar mı göz ?
derim ki; göz çıkarmak istedikçe bir parmak da yeter, bıçakla işi olan kalemimin ucudur, benim canavarım gaflettir.
ey garip fakir yolun açık olsun...
hadi selametle... bu fakir yoluna devam eder, görelim mevlâ ne eyler... ne eylerse güzel eyler vesselam.
kötü insanları tanıma senesi. 365 günlük ağıt konuk eyler kağıt. rüzgarla uçuşur sözüm, nereden varacağı belli mi olur ?...
anlatmak istediklerimin toplamı düşündüklerinin bir eksiği olabilir. icra etmeye gayret gösterdiklerim
beklentilerinden bir mil ötede olabilir. hepimiz aynı güzergâhtan gidiyoruz meçhule. bir gün anlattıklarımı sahipleneceksin.
geçtiğin diyarları sen de hatırlayacaksın. sago sadece hatırlar.
her zamanki pesimist kötü adam bu. olabildiğince kendimim. kendi gibi olan herkesin en büyük sırdaşlarındanım
ben ağlamaktan utanmayanım, pişmanlık tövbesiyle ruhunu rahatlatanım. benim yolumun üzeri dolunay, güneşi görmeyeli yıllar oldu.
ağustos güneşi gerçektir peki ya ocak ayazı ? insanlar mevsimler gibidir derler. 4 mevsim bestelere konu olmuş.
bazısı yaz hiç bitmeyecek sanıyor bazısının güneşi görünce gözleri kamaşıyor yabancılıktan... vuslat nerde ?
dayanmak gerek. kaf kef kaldığı yerden devam eder, şarkı bittiği yerden başlar, nokta konduğu yerden uzaklaşır.
şarkılar birer insan gibidir, yıllar geçtikçe hüzünlenir, vakit gelince ağlarlar.
yargılar birer cellat gibidir ille de giyotinim ille de giyotinim derler. her göz altın aramasaydı çinko madenin şâhı olurdu.
ben altın dediklerinde aşağı bakamıyorum, onlar altın dendiğinde "hani nerededir" diyerek her bir tarafa bakınıyorlar.
ben aynı şeyleri anlattıkça beni daha çok sevenleri görüyorum. gördüklerime inanmam gerek hüsranımla komşu olduğumdan beri beş çaylarında dolunayı izliyoruz. komşu komşunun külüne muhtaç...
tanıklarımı cansızlardan seçtim, sanıklarımsa canlılardan bir demet. bir tanığım var biri dilim biri kalemim.
biri üç öteki beş harftir... üç-beş anlatırlar.
maneviyat benim sarayım, hizmet edenim dua, askerlerim kelimeler, hüner süsüm. şimdi anlayabildin mi tüm bunlar benim iç yüzüm.
sana "rab" dediğimde korkma, o senin de rabbin. kıldan ince kılıçtan keskin bir geçit bizi bekler, düşersen yanarsın, kendini tart.
o terazide ne kavun tartılır ne karpuz.
bebek karında. onun için orası dünya. ne çok da seviyor orayı. yiyor içiyor...
ahiret o göbeğin terkidir işte. dışarıdaki kocaman evren nere... o bir katrecik göbek nere...
bu yolda yürümemiz için emir verildi. herkes tek başınadır denildi. emir yüce makamdan ulaştı.
bakıyorum da bazıları buna şaştı. bizler dünyaya yemeye, içmeye gelmedik. bunu hatırlaman benim gibi onlarca seneni alabilir.
bu sahibinin sesidir. sana senin sahibini hatırlatmak için verdiğim çaba değil nafile... bir-iki kişi de olsa aramıza katılır genişler bu kafile.
rabbim fazl-u keremiyle içimi ısıtıyor elhamdülillah. kalbi donmuşlara çöz diyor manen.
ne mutlu ısınana, ne mutlu çözülene, ne mutlu ruhunu yeterince doyuran fakire. sen ister kabullen ister reddet sonumuz yakın mesafe.
bal saçan dudaklar da benim acı kelamlarla yakan kor da benim.
yol yakınken çıkış bul... bir çıkar yol bulamayacağın gün de gelecek. ölüm allah'ın emri ankebut'ta belli.
biri rabbine "ben de yaratırım demiş". rab " yarat bakalım" demiş. o biri elini toprağa daldırmış, rab şöyle demiş:
"dur bakalım, kendi toprağınla yap!..."
benim bahsettiğim bu derinlik hiçbir denizde yok, henüz kavuşmak yakındır. bir kulaç daha at ve karaya var.
bu beyabanın kumu olmayı çok iş sanma, senden yığınla var demektir. olabiliyorsan onun yağmuru ol!...
ne vesvasın yakınında kal ne de meleğin uzağında. kalbin hüzünlü olsun.
eğlenenleri ve eğlence düşkünlerini kendi meyhanelerinde bırak. bir bardak içindeki renkli suya teslim olanların sahibi hannastır.
yaşlı çocuk sago tebessümü dost bildi, yaşamadıkça karalamadı.
el herkeste var ama onun sahibinden el olmuşlar. üçüncü şahidim elimdir. kalp hakimdir.
sen beni iyice dinle. dinle ki bir çıkar yol bulasın...
adım yunus... sagopa onun kahramanı.
hadi selametle... bu fakir yoluna devam eder, görelim mevlâ ne eyler... ne eylerse güzel eyler vesselam
albüm kartonetindeki yazıyı yıllardır insanlara menkıbe diyerek anlatıyorum. önce sago'nun burada değindiği "kendi toprağınla yarat" mevzusundan kısaca bahsediyorum, sonra da diyorum ki bilin bakalım ben bu menkıbeyi nerede okudum?
ilkokul yıllarıma denk gelmiş, dinlemekten kustuğum ama hiçbir sözünü yaşımdan ötürü anlayamadığım albüm. dinlemeyeli altı yedi sene olmasına rağmen albümdeki bütün şarkıları az çok mırıldanabiliyorum. yakın zamanda tekrar dinleyeceğim uzun uzun.
bazı parcalırı ah bak burda beni anlatıyo sanki yaşadıklarımı biliyo kendimi bulabiliyorum içinde dedirten sago nun en sevdigim albumlerinden biri .
Butun olarak cok saglam bi albüm diyebilirim .
geçen yıl bu zamanlar bir sahafta cd dolu poşet vardı, müzayede yoluyla satılıyordu. içinde filmler, rastgele müzikler vardı; 50 küsur cd içindekilere bakmadan pey verip alınıyordu. 8 liraya aldığım lotun içinden kötü insanları tanıma senesi orijinal albümü çıktı. kalan cdlerin çoğunu attım, bir de onuncu köy albümü çıktı. birkaç da tarkan albümü çıktı, yolum düşerse bir sahafa satacağım onları. kits yanıma kâr kaldı, acayip mutlu oluyorum hala rafta gördükçe.
18 yaşında, gözlerinin açıldığını sandığı için hafiften götü kalkmaya başlayan bir ergenken dinleyip günlerce dinlesem dahi pek beğenmediğim, geçen zaman içinde diğer sagopa kajmer albümlerine ayırdığım zamanı abuk subuk nedenlerden dolayı pek ayırmadığım ve yaş ilerleyip, gidişatın sorgulandığı günlerde vesselam'ı dinlerken "perişanlık, pişmanlık çekilmesi en güç dertmiş" kısmına içten ve acı bir şekilde eşlik edip, erkekliğin şanı olan pişmanlığın ekseninde, yanında yatan insanın rüyası kadar ulaşılamaz olan geçmişi, gençliği, lise'de taktığım kravatı, üniversite'de çay içtiğim dolmuşçu kıraathanesini, işe giden otobüs hattını ve değerini bilmeden öldürmeye çalıştığım tüm vakitlerin jeneriğini şakağımdan akıtan bir albüm.
bol'da yer alan içeriğin doğru veya güncel olduğu hiçbir şekilde iddia veya garanti edilmemektedir. burada okuduklarınız sizi dehşete düşürürse türkçe rap ansiklopedisine de göz atmayı deneyebilirsiniz. hukuka aykırı olabileceğini düşündüğünüz içerikler titizlikle incelenip gereği düşünülmektedir. sözlüğü reklamsız görüntülemek isterseniz üye girişi yapabilirsiniz. soğuk içiniz.