kendinizden bir bok olmayacağını anladığınız an

#62478 - bu entryi ortalama 171 saniyede okuyabilirsiniz.
  1. Pes ettiğiniz andır kardeşlerim.

    nice insanlar hayalleri peşinden yalın ayak cam parçalarına basa basa koşarken sizin bir gece tribinde kendinizden hiç bir bok olmayacağını düşünmeniz hem psikolojiniz, hem bilinçaltınız hem de tüm hayatınız için büyük önem taşıyan, sizin farkında olmadığınız bir yenilgi halidir.

    ağzınızdan çıkan şeyler eninde sonunda gerçekleşiyor. bunu tecrübeyle yaşamış birisi olarak söylüyorum. o yüzden düşünmeden önce dahi iki kere nasıl düşüneceğini düşünmek lazım. pozitif olmak, hiç değilse kendin hakkında negatif düşünmemek, kendini kendine utandırmamak gerekiyor.

    bir insan kendini kendine dahi beğendiremiyorsa büyük sıkıntılar var demektir.

    bu sözlükte herkesin kendine göre bir başarı öyküsü, asosyalliğe giden yol veya ortam görmüşlüğü yani bir hikayesi vardır. dünyaya gelirken bir misyonumuz yoktu, gidişimiz de gelişimiz gibi sadece bir kaç insanın gerçekten umurunda olacak. o yüzden elde etme şansına sahip olduğumuz şu ortalama 60-70 yıllık hayatı imkanlar dahilinde en iyi şekilde yaşamamız lazım.

    oğuz atay okumak, indigo dinlemek gibi şeylerden bahsetmişsin. bu tarz meşgaleleri var diye daha düzgün bir hayatı olacağını düşünen insan da yanlıştadır bence. iyi kitap okumak, iyi müzik dinlemek, en iyi filmleri izlemek sizin geleceğinizi şekillendirmez. ancak geleceğinizde yaşayacağınız hayatı daha bilinçli bir şekilde, daha farklı bakış açılarıyla değerlendirmenizi sağlar.

    40 yaşına kadar kitap açmamış bir adamla, imkanlar el verdikçe okuyan, okumanın değerini bilen adam bir olur mu ? birisi at gözlüğüyle diğeri özgür bir biçimde bakıyor dünyaya. kitap okumayan ne kadar zengin ve mutlu olsun, cahildir. onu yıkmak için tek bir yumruk yeter, cehaleti bitirir kendisini. cahil insan ne olursa olsun kaybeder.

    ama okuyan, bilen insan her türlü olumsuzluğa karşı bir fikir açısı yürütebilir. cahil gibi saldırganlık etmez.

    monte kristo kontunda çok güzel bir bölüm var. bilen bilir, edmond diye bir meczup var. herkese iyi gözle bakar, kötülük düşünmez. tam bir sünepe. bu arkadaşın çocukluk aşkı var, mercedesti galiba adı. bi de edmondun çocukluk arkadaşı var, en iyi arkadaşı. fernand'tı galiba ismi, her neyse.

    edmond seferden geliyor, napolyon falan kafa bi dünya. mercedesle sarılıp öpüşüyorlar falan, fernandla da yalandan bi kucaklaşma. fernand mercedes'i kapatma peşinde. az orospu çocuğu değil. edmonda yalandan hoşgeldin kardeşim falan çekiyor.

    işte araya laf giriyor edmond u biri çağırıyor, mercedesle fernand yalnız kalıyorlar.

    fernand yine yavşıyor tabi. mercedeste beni en çok etkileyen repliklerden birisine imza atıyor;

    -hatırlıyor musun bir doğumgününde sana midilli almışlardı, ona da bir düdük. o düdükle senden daha mutluydu.

    edmond, yüreği temiz eldekileriyle yetinmeyi bilen ancak cahil birisiydi. cehaleti onu ihanete ve müebbete sürdü. ancak kodeste ona yardım eden bir bilge sayesinde en önemli düşmanını yendi; cehalet.

    sonra döndü alayının amına koydu.



    &if rap gets jealous

    23/5/2016 09:25
        heart_plus : 4 stat_minus_2 : 0 
    #62478