ben maalesef dediklerine katılmıyorum. insanlar var oluşundan itibaren bilinmezlikten korkmuş ve doğada karşılaştığı her türlü olayı bir şekilde açıklamaya çalışmıştır. senin dediğinin aksine din de dünyayı açıklamayı amaçlar. ama bu açıklamaların birer dogmalardan ibaret olduğunu bildiğinden sen bile bir açıklama olduğunu düşünmüyorsun. bu açıklamaları yapmanın ise iki seçeneği var. ya mitleri, doğaüstü olayları, esas alacaksın. ya da eldeki bilgileri bilimsel verilerle kaynaştırarak birtakım nesnel gerçekler elde etmeye çalışacaksın. diğer bir deyişle de bilimi seçeceksin.
yani din ve bilim gayet de birbirine düşman iki olgudur. hatta ikisi birbirlerinin antitezidir bile diyebiliriz. aralarındaki tek fark yöntemleridir. din, bunu mitleri kullanarak yapmayı amaçlar; bilim ise doğanın ta kendisine dayanan verileri.
saian'ın "anlatamadıklarını bana din değil, fen açıkladı" sözünü biraz temellendirmek adına bir örnek vereyim. dinler dünyanın var oluşunu adem'le havva'nın topraktan yaratılması ya da buna benzer bazı mistik olaylarla açıklar ve bu olaylar mutlaktır. bu öğretiler dine inananlar tarafından sorgusuz sualsiz kabul edilir. bilim ise her türlü imkanı seferber edip yeraltı laboratuvarları kurar, yıllarca bu konu hakkında deneyler ve çalışmalar yapar. var oluşu hakkında insanları aydınlatmayı ve bu sayede geleceğe ışık tutmayı amaçlar. fakat ne olursa olsun mutlak bir doğruya ulaşmaz. bugün kabul edilen bir gerçek, yarın başka bir bilim adamı tarafından çürütülebilir. insanoğlu bilim sayesinde kendi tarihi hakkında her an yeni bir gerçeği öğrenebilir.
evet, anlatamadıklarımızı saian'a din değil fen açıkladı.