sagopa nın fabrikasyon sürecinin nihayete erme noktasıdır. bir albüme başlarken daha girişte beni yakalamadıysa porno izler gibi ilerlete ilerlete dinlemeye başlarım eğer o arada da beni yakalamamışsa o albüm benim için yok hükmündedir.
kağıt kesikleri de aynen böyle bir albüm, 2 belki zorlasan 3 parça dışında açıp dinleyebileceğim bir albüm değil. nerede romantizma, nerede bpg nerede bu albüm...
kaldı ki 2010lu yıllardan sonra genel olarak kalite düşüşünü gözlemliyordum ama aradan çok net sıyrılan parçalar olup albüm içinde 1v9 atıp o albümü sırtlayabiliyordu ama artık bunun da bir sınırı olmalıydı. bu da kağıt kesikleri ile bardağı taşıran son damlaydı. kaldı ki sago ile eski albümlerine karşı yapılan övgülerin üstü kapalı boş olduğunu ima ediyor ve o tarza yaklaşmak adına da hiçbir harekette bulunmaması bunu kanıtlar nitelikte.
adamın kalite anlayışı da değişti yıllar içerisinde, çok garip. bir insan kendi çıtasını koyduğu noktayı nasıl beğenmez o da çok garip? albümdeki genel hava ise tam olarak şu;
bir hevesle başlayıp 2 3 parçadan sonra sönümlenen heyecan ve bunun da vasatlığın önünü açmasıyla ortaya çıkan garabet bir sound.
ben bpg ile romantizma arası gider gelirim biraz da kits eklerım tabağın kenarına ama ondan sonraki işlerden derme çatma albümlerden sağ çıkan hit olarak gördüğüm şarkılarla yoluma devam ederim.
i say sago, you say öldü...