biyografik olandır. zaten bir gün kesin çıkar da bir 10 senesi var gibi.
kovala gibi çete, yükselme, kariyer temalı filmlere amerikan sineması yüzünden o kadar doygunuz ki, ben bu tür filmlere asla heyecanlanmıyorum. türkiye'de de vardı 1-2 tutmayan örneği.
hustle flow,
8 mile gibi filmler varken bunların türkçe versiyonlarına gerek yok. bizim biyografik bir filme ihtiyacımız var. evet
straight outta compton,
all eyez on me,
notorious,
get rich or die tryin gibi filmler yapacak kadar dramamız yok, ama meraklısını tatmin edecek güzel bir film gayet çıkarılabilir.
çekilecek bu film için esas alınması gereken konuların 1990-2005 arasındaki olaylar olması gerektiğini düşünüyorum. bir sürü grup ve solo isim var, bu kadar isim nasıl tek tek bahsedilecek diyorsanız
straight outta compton ya da
wu-tang: an american saga gibi örnekler var.
böyle bir film mutlaka almanya'da başlamalıdır. başlangıç sahnesi almanya'daki bir türk mahallesinde başlayıp, mahallenin gençleri politik muhabbetler yaparken olmalıdır. gençler nasyonalist alman çeteler'in türklere duyduğu nefret, bombalı saldırılara kadar dayanan şiddeti ve buna karşı yapılabilecek karşı saldırılar hakkında konuşmalıdır. böyle bir sahneden sonra filmde çalan gurbetçi rap grupların şarkılarındaki sözler çok daha manidar olacaktır. duvarın arkasında yaşayan türk işçi çocuklarının amerikan askerlerinden aldığı rap kasetleriyle rap ile tanışmaları,
cartel'in çıkması, büyük yankı uyandırıp inönü'ye kadar konser vermeleri,
islamic force,
sert müslümanlar gibi gruplar,
boe-b'nin anılması,
killa hakan'ın hapse girmesi gibi olaylar işlenmeli... almanya işlendikten sonra -o kadar zor değil bunlar,
140journos tarafından yapılmışı bile var- senaryo türkiye'ye geçiş yapmalı.
kafayı farsça ile bozmuş uzun saçlı bir gencin samsun'dan istanbul'a gelmesi, akabinde
fuchs ile tanışması ve
silahsız kuvvet adını alarak rape başlaması,
turbo'dan bahsedilmesi, mesela sahneye ''1997 haydarpaşa tren garı'' diye girilip, sırtı dönük şekilde trenlere graffiti yapan bir gencin görünmesi, duyduğu polis sirenlerinden sonra topuklaması, devamında suratının görünerek
turbo olduğu anlaşılması (kilolu bir aktör + gözlük + top sakal = turbo),
turbo'nun
sago ile tanışıp 1998 yılındaki featlerinin yapım süreci,
o dönem yaşanan imkansızlıklar -sago’nun yastığa vurup, o sesleri kayıt alarak drumkit yaratmaya çalışması buna mükemmel bir örnek olabilir-,
ceza'nın elektrikçi olarak çalışırken bir kağıda yazdığı sözler,
nefret grubunun hikayesi,
hassickdir,
medcezir,
bpg,
huzur n darem gibi albümlerin yapım süreci,
yener,
sirhot,
mode xl,
sultana,
9 canlı gibi honorable mention'ların olması,
rapçilerin az sayıdaki fanlarıyla forum sitelerinden iletişim kurmaları,
kuvvetmira tayfasının tv8'e çıktığı efsane gece,
kavgaların başlaması ve sago'nun
fuat'ı evinden kovması,
kuvvetmira'nın dağılması, sago'nun başkalarıyla devam etmesi,
küslük süreci,
kolera'nın sago'yu dolduruşu,
dissleşmeler,
o dönemki fanatik ceza-sago fan gruplarının canlandırılması,
kadıköy acil,
türk halkının rap ile geç tanışması ve yıllarca rapçilere dayattığı önyargı,
alttan alttan underground mc ve grupların yükselişi -bunu sansar'a kadar tutmak gerek, sonrakiler filmi 5 saat yapar-.
bunlar bir çırpıda aklıma gelen detaylar, vardır mutlaka başka önemli olaylar da.
bu filmin çekilmesi için tek bir sıkıntı görüyorum. ego.
fuat,
selo gibi isimlerin 10 sene daha sago ile barışacağını ve aynı filmde olmayı kabul edeceklerini sanmıyorum. ancak bir gün onlar da ikna edilir ve bu film çıkar. görebiliyorum; yaşım 35 olmuş, evladımla oturup izlerken ''bak biz bunları dinlerdik zamanında, boşver şu günümüz rapçilerini'' diyebildiğimi görebiliyorum... umarım bugünkü türkçe rap filmleri, kitapları gibi maddi kaygılar güden kültür akbabaları tarafından değil doğru ellerde çıkar da türkçe rap 35 yaşımızda da utandırmaz bizi.