gerçek sorunlarla baş etmeyi beceremeyenler ve milletin çıkarlarıyla kendi çıkarı çatıştığı için toplumsal ayrışma üzerinden iktidarını sürdürmek isteyenler kendilerine yeni bir malzeme bulmuş. ve bu ilkel siyasetin oyununa gelen insanlar öteki kimlikleri, azınlık kimlikleri linç etme fırsatı doğduğunda hemen trene atlıyorlar işte. yahu adam türkiye'de, müslüman ve diyor ki "benim inancım saldırı altında", "kabekutsalımızdır" diye tag açıp vatan savumasına falan geçiyorlar. wtf? sorsan aynı kişi "bu ülkenin yüzde doksan dokuzu müslüman" der. ve bu adam, gerçekten tehdit altında hissediyor kendini. siyasilerin kitlesini konsolide etmek için günlük çıkarlarına alet ettiği bu siyaset toplum olarak çok zarar veriyor bize. günlük siyaset uğruna kitleleri paranoyak ettiler. artık kendince eğleniyor mudur, ciddi midir önemli değil de; ben tam bunları yazarken de paranoyalarıyla tanıdığımız şam'ın da bu trene atlaması çok güzel isabet olmuş.
*
size ilginç bir şeyden bahsedeyim. herkes gibi zamanında ben de bir takım cemaatçinin kafa sikmelerine maruz kaldım. o zamanlar ergenekon operasyonları devam ediyordu ve bu insanların kendi yarattıkları yalanların esiri olduklarını gördüm. bu mallar ergenekondan ciddi anlamda korkuyorlardı. ufacık çocuklarını bunlarla korkutuyorlardı, çok ciddiyim. belki komik ama bir o kadar da endişe verici. çok garip bir psikoloji bu. eminim; bir tanımı, bir adı vardır bunun psikolojide.
hani bu görsel mesela alevileri, yani azınlık bir grubu hedef alıyor olsa verilen tepki bir nebze anlamlı olacak belki de... bu ülkede en çok inancına saygı duyulmasını isteyenler, en çok değerleri konusunda hassas olunmasını isteyenler çoğunluğa mensup güruh. ben de bunu anlamıyorum. azınlıklar çoğunluğun ifade özgürlüğünü, inancına göre yaşam özgürlüğünü nasıl tehdit edebilir ki, hele de siyasi erkin yanı sıra bütün anaakım medya ve kültürel faaliyet çoğunluktan tarafken? böyle bir dünya yok yani. bunun tam tersi mümkün, bunun tam tersi bir mesele, bir sorun. bir de bir iki şey öğrenmiş, papağan gibi ötenler var. hukuk böyle bir şey değil arkadaşlar. ortak ifade ortamında hak mahrumiyeti doğabilir mi, evet. neyin ifade özgürlüğü kapsamında olduğu yoruma açık ama herkes ifade özgürlüğünden "sonuna kadar" istifade edebilmeli. hukuk devleti bu temel hakları keyfi olarak kısıtlayamaz ama dediğim gibi ifade ortamında da mahrumiyetler doğabilir ve bu da devlete sorumluluklar yükler. çoğunluk, çoğunluk olma gücünü kullanarak azınlık bir grubun negatif haklarından yeterince faydalanamamasına sebep olabilir. böyle bir hak mahrumiyeti yaşanıyorsa hukuk devleti seyirci kalamaz, azınlıktan yana pozitif uygulamalar yapması gereklidir ki her vatandaş tekrar eşit duruma gelsin. zaten pozitif hak, pozitif ayrımcılık vs diye dillere pelesenk olmuş kavramların çıkış noktası da budur.
azıcık hukuk bilen her arkadaşımız zaten bugün tartışılan olaylardaki asıl sıkıntılı noktayı bariz bir şekilde görebiliyor olmalı. lgbt grubun islami değerleri hedef alan hareketi değil, burada asıl sorun içişleri bakanının "lgbt sapkını" ifadesidir. birkaç öğrencinin kendi arasında organize ettiği bir sergi milletin çoğunluğunu oluşturan grubun inancına göre yaşama özgürlüğüne zarar veremez ama içişleri bakanının ufak bir azınlığı böyle hedef göstermesi o kişilerin pek çok hak ve özgürlüğüne zarar verebilir. bugünkü olay üzerinden ifade özgürlüğü meselesini ele alacaksak şöyle örneklendirebiliriz: türkiye'de lgbt mensuplarının islam üzerinden mizah yapması ile müslümanların lgbt mensuplarının toplumsal cinsiyeti üzerinden mizah yapması tam olarak aynı şey değildir. burada ikincisi sorunluyken birinciyi ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirmek daha olasıdır. e nedeni de çok açık. en basitinden, bugün bir vatandaşımız eşcinsel olduğunu her ortamda çekinmeden dile getirebiliyor mu? hayır. peki müslüman bir vatandaşımız her yerde müslüman olduğunu çekinmeden dile getirebiiyor mu? evet. ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilebilecek olsa da lgbt'leri hedef alan mizahın ötekileştirmeyi besleme, mağduriyeti derinleştirme ihtimali var. diğer taraftaysa islam üzerinden yapılan mizahla müslüman bir vatandaşın özgürlüklerinin baskı altına alınması pek olası değil, çünkü ülkenin çoğu müslüman zaten. hukuki kararlar birbirlerini bağlasalar da her olay özgündür, o yüzden bu şekilde ele almak tam doğru değil ama daha net anlaşılması açısından örnek vermek istedim. herkesin hoşuna gitmeyebilir ama mesele hiçbir zaman da birilerinin hoşuna gitmesi olamaz zaten, burada mesele adalettir. hukuk devleti olmak ciddi bir iştir. popülizm siyasetin bir parçası olabilir ama devlet popülizm ile yö-ne-ti-le-mez.
bu o kadar akıl almaz bir açıklama ki... abd'de olduğunu düşünelim. yani bugün oradaki pek çok anaakım kültürel üretimde, marvel çizgi romanlarında, tv dizilerinde, hollywood filmlerinde görüyoruz; zamanında ırkçı tutum sergilemiş veya bugün eşcinselliğe karşı tutum sergileyen kiliseleri baya baya itin götüne sokuyorlar. hani kurgusal anlatılarda çok ağağılayıcı şekilde katlediliyorlar falan hem de kahraman stereotipleri tarafından. ve katolik kilisesi bunlar, yani azınlık olarak da değerlendirilebilir ve dediğim gibi anaakım kültürel üretime dahil olarak. buradaki kabe resmi sıkıntılı bir şeyse buradaki sıkıntı herhalde binlerce kat. yine de abd'de içişleri bakanının çıkıp işte bu "siyahi sapkınları" veya "lgbt sapkınları" içeri aldık diye bir açıklama yapabileceğini düşünemiyorum bile. devlet popülizmle yönetilmez çünkü, buna kalkışılınca ne kadar kötü sonuçlar doğabileceğini çok yakın bir tarihte deneyimlediler zaten. ırkçılığın tarihi boyutu bambaşka bir problem tabii ama cinsel yönelim de aynı ten rengi gibi insanların seçemediği bir şeydir. ve bu resmi sergide sunanları pek de anlayamasam da azınlık bir grup olarak sürekli saldırı altında olup gerçekten zorlu bir var olma mücadelesi vermek zorunda kalmaları nedeniyle bu ofansif tavrı biraz anlamlandırabiliyorum. en nihayetinde var olma mücadelesi verirken alakasız bir şekilde hep dini hassasiyetlerle(!) karşılaşıyorlar. "dinimizde eşcinselliğin yeri yok"... lan tamam da bundan adamlara ne yav, bundan bize ne yav?.. dininde yoksa yok, ne yapalım kardeşim biz bu bilgiyle?
he bu resmi görünce "vay salaklar" dedim tabii kendimce. zaten eylemleri provoke etmeye çalışan grupla ilgili de entry girmiştim, bir önceki sayfada kalmış olmalı. hoşuma gitti mi şimdi bu iş, tabii ki gitmedi ama kalkıp şimdi kurbanları suçlamayacağım burada veya herkesin değerlerine saygı göstermeliyiz vs diye konuşup popülizm kasmak şu an ilgimi çekmiyor, onun yerine hukuki boyutuyla ele alıp açıklamaya çalıştım kendimce ve fazlasıyla uzattım. şu an sadece o gençler için endişe ediyorum. bundan bahsetmek dahi çok acı verici olsa da 21. yüzyılda tekrar hayatımıza giren işkenceyi tartışıyoruz bugün. herkes yargıya sipariş verme yarışına girmiş. velhasıl, bu böyle olmaz arkadaşlar. hakimlerin, savcıların talimatla çalıştığı hiçbir hukuk sistemi olamaz. insanlar sinirlenebilir, saçmalayabilir vs. devletin saçmalama lüksü yoktur, devlet popülizmle yönetilmez. devletin temeli adalettir, acilen hukuk devleti ilkesine geri dönmemiz lazım.