ceza ile ilgili bir tespit. ceza'nın kariyeri boyunca ciddi olarak türkçe rap adına önderlik etmek gibi bir misyonla hareket ettiğini düşünmüyorum. tabii ki böyle bir zorunluluğu da yoktu. ceza'nın kariyerinin ilk yıllarında biliyorsunuz rap türkiye'de yeni yeni filizlenen bir türdü ve 95'teki
cartel fırtınasını saymazsak türkiye rapi ceza ile tanıdı demek çok da yanlış olmaz, en azından bir kuşak için.
(bkz:
2003 barikat ceza sagopa fuat tv8 yayını)
o başlıkta yazdıklarımı kısmen buraya taşıyacağım. zaten yine bu yayından hareketle böyle bir başlık açmak istedim. burada
dj ergün'ün yorumlarına dikkat çekmek gerek. uyarı niteliğinde çok yerinde ve olgun yorumlarda bulunmuş, özellikle ceza ile ilgili. rap müziğin o günlerde topluma tanıtılma aşamasında olduğuna ve ceza gibi türün öncüleri olan isimlerin dissleşmelerden biraz daha uzak durup örnek olması gerektiğine, aksi takdirde rap ile ilgilenen gençlerin bütün bu dissleşme meselelerinden yanlış etkileneceğine vurgu yapmış. gerçekten iyi bir öngörüymüş. ceza ise bu eleştirilere kulak tıkayıp demagojiyle sıyrılmayı tercih etmiş.
bu noktada
barikat grubu hakkında da bir şeyler söylemek gerekiyor.
jöntürk'ün vizyonuyla türkiye'de hip hop kültürü adına daha fazla şey katabilecek bir adam olduğu tv8'deki programda da hissediliyor. eğer
kuvvetmira tarafından piyasadan silinmeselermiş. yine aynı yayının kamera arkasında yaşananlardan sonra (tam bilmiyoruz ne olduğunu) ceza ve
fuat barikat'a kafayı taktılar ve rüzgarı da arkalarına alıp yok ettiler. bursa merkezli bir ekip olan barikat'ın istanbul'dan gelen bu şiddetli rüzgar karşısında tutunması zordu. barikat meseleleri kişiselleştirmekten ziyade raplerinde toplumsal şeyler anlatmak istiyordu ama diğer taraftan kuvvetmira ekibi belki de entelektüel açıdan kısıtlı oldukları için yeni bir şey söyleyebilmek adına bu tip kavgalara ihtiyaç duydular. jöntürk'ün ve çevresindekilerin hip hop kültürünün türkiye'de tanıtımı adına bir misyon üstlendiğini ve bir vizyonla hareket ettiğini düzenledikleri (bkz:
türk hiphop oscarları) gibi organizasyonlara bakarak söyleyebiliriz sanırım. dertleri toplumsal bir şeyler söylemek olan kültür adına bir misyon üstlenmiş barikat'ın itibarının camia içindeki en kuvvetli isimler tarafından böylesine ağır bir ateş altında yok edilmesi sanıyorum rapçilerin bir dönem toplumsal söylemlerden çok karşılıklı atışmalara heveslenmesinde ve kitlenin ergenleşmesinde etkili oldu. barikat'ı savunmak için yazmıyorum bunları, hataları olmuştur, kötü rap yaptıkları da açık. ama bu ve benzeri kavgaların, bu tutumun kitleyi kötü etkilediği de bence açık.
türkiye'ye rapin gurbetçilerden gelmiş olması en nihayetinde organik bir sürecin sonucu olsa da talihsizliktir. almanya'da kimlik mücadelesi veren abiler dertlerini anlatırken doğal olarak milliyetçi muhafazakar söylemler raplerinde yer buluyordu. ama ne yazık ki bu, bu tip söylemlerin türkçe rapin kodlarına yerleşmesine sebep oldu ve haliyle saçma bir durum ortaya çıktı. bu noktada fuat hakkında konuşmak gerekebilir. fuat almanya'dan türkiye'ye bir misyonla geldiğini iddia eder genelde röportajlarında, kendisini bir üstad veya hoca olarak gördüğü ve o zamanki misyonunu (aşağı yukarı) bu kültürü türkiye'ye daha doğru tanıtmak şeklinde ifade ettiği söylenebilir. fuat'ın türkçe rap'e kattıkları hesaplanamaz. ama çoğu kez de bu misyon doğrultusunda değil, kişisel hırsları doğrultusunda hareket etti. küçük yaşta yaşadığı büyük zorlukların ve büyük kayıpların da muhtemel etkisiyle kompleksli ve hırçın bir karakteri olduğunu söylemek çok yanlış olmaz bence.
sultana'ya falan şarkılarında gereksiz yere çirkin hakaretler etmesi...
neyse, doğrusuyla yanlışıyla sağ olsun. yine 2003 yılındaki mevzu bahis yayına dönecek olursak, fuat türkçe rap adına bayrağı artık ceza'nın devraldığını ve camianın onu takip ettiğini söylüyor. bu sözlerin ceza'nın çok hoşuna gittiğine eminim ama hiçbir zaman ciddi anlamda kendisine böyle bir vazife çıkardığını sanmıyorum. meseleye daha ticari yaklaşıp kendi kişisel ajandasıyla hareket etti. tekrar belirteyim, onu suçlamıyorum, derdim bir tespit ortaya koymak. bunu söyleyebilmek için yeterli şeyler ortaya koyamayacağımın da farkındayım ki bu konularda yetkin olduğumu da düşünmüyorum. ancak başka yazar arkadaşların da katkılarıyla bu başlığın (veya "hayır, ceza önderdir" karşı savının) altının fikirlerle ve bilgilerle doldurulabileceğini düşünüyorum. ceza'nın göz önüde olmaya çalışırken, anaakımda yer bulduğunda önceliğinin kendi reklamı olduğunu söylemek haksız olmaz. zaten bu da çok normal. peki bir yandan da kültürün doğru tanınması için çabaladığı veya bu tür müzik yapan başka yetenekleri halka arz etmek gibi bir ajandasının olduğu söylenebilir mi? emin değilim. desteğiyle ortaya çıkmış
kadıköy acil'in kendisi tarafından iyi yönlendirildiğini veya geniş kitlelere mal olmuş kaliteli işler ortaya koyduğunu söylemek de zor. aksine türkçe rap alanında tahakküm kurmaya çalışıp başka isimlerin öne çıkmasını bastırmaya çalıştıklarını söyleyenler var. kurmaya çalıştıkları bu tahakkümle zaman içinde türkçe rap için adeta bir kambur haline geldiklerini söyleyenler var.
elbette kuvvetmira'nın bölünmesi, sagopa ile olan kavgalar, dissleşmeler, ege çubukçu, kıraç, rapinde ele aldığı konular vs ele alınması gereken daha pek çok mesele var. siz ne düşünüyorsunuz?