sade yazmakla, anlatım içeriği olarak sığ yazmak arasında çok net bir ayrım vardır, bilenler bilir.
3 şekilde ele alacak olursak yazılanları:
1-günlük dilde olduğu gibi nesnesini direkt karşısına alan ve kelimelerin birincil anlamlarıyla direkt olan bitene dair olan anlatımlar. (selo -bu tip anlatıma girer çoğu zaman ancak hep demek mümkün değil- joker keza öyle çok kullanır bunu.) herkesce dinlenir ve anlaşılır. son dönem trap vs. tarzlarda çokça kullanılır.
2-metaforlar ve mecazlarla süslenmiş açık ve kapalılığı net bir şekilde belli eden anlatımlar, edebi diyebileceğimiz, standart edebi anlatımlar. bir edebi kalite en azından ortalama üstü bir zeka ve kültür gerektirir (sagopa, allame, vs.)
3-birinci sınıfı çok benzemekle birlikte, sade dil kullanımınına rağmen çok daha yüksek şeyleri imlerler, anlamak, için çaba sarfetmek gerekir, hem sanatçısını hem de sanatçının yetiştiği kültürü bilmekle ancak anlamak mümkün olur. sansar'la aynı kefeye koyduğum için demiyorum ancak biçem olarak örneğin yunus emre'nin şiirleri böyledir.
ilim ilim bilmektir
ilim kendin bilmektir
sen kendin bilmezsen
ya nice okumaktır
gibi.
türkiye bu gibi anlatım sansarda vardır, ceza'da bazen vardır.
bu üçlü sınıflandırmanın dışında her birini biri diğerinden belirgin şekilde üstün olmadan kullanan ağaçkakanı örnek verebilir.
saygı sevgi, dostlar.