Türkçe rap'te en çok ismin yer aldığı, en uzun protest parça olduğu için dikkatleri üzerine çeken bir iş. Herkesin farklı farklı konulara temas etmesi, kendi stillerini koruyarak bir araya gelmeleri önemli. “Sözler basit” deniyor ama parçanın esas meselesi sözler değil zaten; hayata ve insana dair olabildiğince çok konuya değinmek. Herhangi bir kesimin sesi olmak yerine herkesi ilgilendirecek mevzulara temas edebilmek. Siyasi eleştiriler de var ama tek bir kesimi hedef almıyor; Sokrat ST “Başa gelenin ideolojisi neyse o anlatılır derste” demiş mesela.
Şarkı baştan sona tek bir şarkı havasında değil denebilir. Her bir verse'ün konusu farklı olduğu için pek sıkmıyor, orası ayrı. Konu çeşitliliği güzel; ama ayrıca birer “Türkiye” ve “İstanbul” konulu verse'lere çok gerek var mıydı bilemedim. “Sorgulamak” kısmının sırıttığı düşünülmüş. Aslında çok sırıtmıyor; çünkü “sorgulamak” bir tavırdır. En basit şüphe beraberinde diğerini de getirir, en basit kabulleniş de öyle. Rapçiler tüm şarkı boyunca belli bir gidişatı sorguluyorlar, Ozbi de gelip “sorgulama”yı hayatın merkezine koymak gerektiğinden bahsediyor. İnsanlar bazı şeyleri kabullenmişler, bazı eylemlerinde otomatiğe bağlamışlar, bazı kişi ve olayları işlerine geldiği gibi ya da kendilerine ezberletildiği şekilde yorumlamaya alışmışlar; bugün şikâyet edilen ortamın oluşma sebebi de bu. Birileri dün ak derken haklı, bugün kara derken de haklı kabul ediliyor ve bir gün öyle bir gün böyle olduklarının farkına varılmıyorsa sorun var demektir. Kişi kendini, hayatın anlamını vs. sorgulamadan sadece siyaseti, eğitim sistemini vs. sorguladığı zaman da yapması gereken işin sadece bir kısmını yapmış oluyor; dolayısıyla bu da tam bir “sorgulama” hâli olmuyor. Sadece ötekinin sorgulandığı, sadece belli bir parçanın sorgulanıp diğer parçaların es geçildiği bir sorgulama kişinin fazla bir mesafe kat etmesini sağlayamaz. Ayrıca “gidişat”tan şüphelenme ve/veya belli kalıplardan şikâyetçi olma hâli de normlarla bağdaşmaz. Toplumsal normlara ters olan klasik iki tip vardır: deli ve sarhoş. Klipte sarhoş tiplemesi kullanılmış ama sarhoş, hayatı verse'te anlatıldığı şekliyle sorgulamaz denebilir. Bunalımlı ruh hâli, kaçma isteği ve normların dışına çıkma girişimleri klasik gidişatı sorgulayan kişilerde de vardır; ancak sarhoş bu hâllere daha farklı bir mantıkla bürünür diyebiliriz.
Şanışer'in nakaratlarda verse'lere göre daha melankolik olması bazı şarkılara yakışsa da her şarkıda böylesi nakaratlara gerek olmadığını düşünüyorum. Bu şarkının nakaratı güzel; ama verse'lere göre aşırı duygusal diyebilirim. Aspova ve Mert Şenel'in de ara nakarat denebilecek verse'leri var. Sürekli aynı nakaratı girmeyip farklılık yaratmak adına güzel; ama mesaj açısından çok da bir ağırlıkları yok gibi. Zaten onlar da melankolik yazmışlar.
Şanışer'in apolitik gençle konuşması güzel bir düşünce; ama “Bunlar senin suçun” diye yüklenilmesi gereken ilk kişi o mudur bilemedim. Bence o değil.
Sözlerin daha sert olduğu, anlatımın alelâdelikten daha fazla sıyrıldığı örnekler bulmak elbette mümkün; ama bu şarkının olayı bu değil. Sen çok kesin çizgilerle konuşursan orada eleştirdiğin apolitik genci yakalayamazsın mesela. Her düşündüğünü çat çat söylersen şu anki gidişattan çok şikâyetçi olmayan kesimi de kendilerinden şüphe etmeye davet edemezsin. Cemre Demirel “dert seçme” diye bir tabir kullanıyor; hah işte, bu şarkıda tamamen bu mantığa karşı duran bir tavır takınılmış. Tek bir kesimi ilgilendirecek sözler söylenmek yerine birçok sorundan bahsedilmiş. Birileri de “Terörden niye bahsedilmemiş” falan diyor ama şarkıda anlatılan meseleler çoğunlukla halktan kimselerin pay sahibi olduğu meseleler. Siyasi eleştiriler de halkı ilgilendiriyor; çünkü o siyasetçileri görev başına halkın seçimi getiriyor. Dolayısıyla terör mevzusunun bu şarkıyla hiçbir alâkası yok.