Düz mantık insanın asla yazamayacağı şeydir.
mesela bir şairi ele alalım. şiirini okuduk, hislendik, ne güzel anlatmış dedik.
ama durum biraz farklı aslında, şairi karşımıza alıp konuşmaya çalışırsak diyalog illa ki bir noktada çamura saplanacaktır.
-necip fazıl bey, beklenen şiiriniz çok güzel.
-teşekkür ederim koko cambo.
-ben teşekkür ederim. sorması ayıp o kız geri geldiğinde yüzüne mi söylediniz bu şiiri? neden konuşma diliyle söylemediniz?
peki şimdi adam ne desin bu durumda?
"herkes soktuğum lafı görsün diye şiir yazıp edebiyat dergisine postaladım" mı desin?
bu noktada ben sanatçıyı anlamam, düz mantık insan anlamaz.
bir diğer şiir de nazım hikmet’in herkes gibisin şiiri. 14 yaşında yazmış bu şiiri. bunu öğrenince de aklıma, gece mum ışığında şiir yazarak sevdiği kıza laf sokmaya çalışan 14 yaşındaki bir genco geliyor. kızmayın ama durum budur yani.
para kazanmak için şiir yazmak daha fena.
bilmiyorum, karikatür dergilerindeki çizerler komiktir mesela, komik şeyler çiziyorlar, dergiye basılıyor paralarını da alıyorlar. bunlar depresyona falan girince aylarca kabak gibi espriler geliyor, ara vermek zorunda kalıyorlar vb.
buna göre bir şairin de neşelenmesi, keyiflenmesi yasak sanırım. Sürekli sevgilisine ulaşamaması, ulaşınca terk edilmesi vb. gerekiyor. hayatı biraz iyi gitse şiir performansı düşüyor, yeteri kadar hüznü, yalnızlığı, unutulmuşluğu dizelerine taşıyamıyor.
Atilla ilhan gidip aysel’e şiir yazıyor, “aysel git başımdan” diyor. aysel de bunu okuyor, duygulanıyor. Eee peki bunu ahmet, mehmet okuyunca ne oluyor? Hem zaten ahmet mehmet onun aysel’e yazdığı şiiri neden okuyor, aysel’e yazdığı şiir ahmet’in mehmet’in eline nasıl geçiyor benim kafam almıyor.
cemal süreya mesela, babası ölmeden ölmüş gibi şiir yazıyor. "sizin hiç babanız öldü mü" diye giriyor, anlıyoruz ki babası vefat etmiş, susuyoruz, devamını dinliyoruz. yıkadılar götürdüler diyor, içimiz eziliyor. şiir bitiyor, "başınız sağolsun, ne kadar oldu kaybedeli" diyoruz. adam sigarasını yakıyor "ölmedi ki yav şiir bu" diyor. sen ne yaparsın bu durumda, arkadaşın gelse bunları dese dalmaz mısın sen bu adama?
Ama adam şair, dalamazsın, içinden küfredersin, sonra "hadi bana müsaade" der kaçarsın.
maksat kafa karıştırmak hep, özdemir asaf "sana gitme demeyeceğim ama gitme lavinia" diyor, lavinia bile ne bok yiyeceğini şaşırıyor.
orhan veli "ağlasam sesimi duyar mısınız mısralarımda" diyor, adam dertli, adam efkarlı. ahmet, şiirini okuyor orhan veli’nin, sanki kankasının derdini tasasını dinliyormuş gibi o da efkarlanıyor.
şiir yalandır yani, ne zaman birisinin şiirini okusam sanki gökyüzünde bulutlar arasından bana bakıp "amma duygulandı enayi ehehe" dediğini hissediyorum. ya da ciddi ciddi insanı duygulandırmaya kastığını hissediyorum.
hele ki "millet çok kral şiir yazmış desin bana" diyerek şiir yazanlara öff ki ne öff.