hayalet ıslığı'nın dördüncü parçası. beat de harikadır, sözler de. bu parçada özellikle
ağaçkakan ve
kayra harika verse'ler yazmışlardır. yalnız
type wheel şarkının temasına pek uymamıştır. yine de mükemmel bir çalışma olmuştur.
sözler:
[ağaçkakan]
üç parmaklı eldiven ve ikisi yandı katalitik
önünde bağdaş kurup sırra kadem basan kumandayı
kıyafeti yanımdan kurtaran akut görmezden gelir beni
üstüm mandalin kabuk
bileklerime kan biriktiren casio'dan durum raporu: geciktin
oysa ben kapı kolundan bir işaret beklemiştim
koli bantlarıyla mühendis
insanı bezdirir bir akşamüstü gazetelerde havadis
öyle sanma, hem hayat bu belli olmaz
ben bu restoranda karşılaştım bahşiş yerine onla
merhumun yüzü biraz ankara gündüzüydü
9-5 nizami tiyatro, elbette zorla
ben bu şehre hep en vefasız oldum
rast gelince eski dosların hep adını sordum
bileklerime kan biriktiren casio'dan durum raporu: geciktin
bi dakka sonrasında unutmuştum, öfkeliydim
[nakarat]
çınar dibinde süslenen mezarda kalabalık
bi bitse rahat etsem, sürem yoktu merhabalık
kah sol omzumda, kah bi ahbabın çakmak cebinde dörde katlanmış para
[kayra]
neden bıçak konur, ölülerin de karnına
öyle pireli yorganım ki yaksalar da kızmam
gömleğim de kravatım da dakka başı sayıklar
bazı akşam elbet ölürken de konuşur insan
yüzümde beş belalı gölgelerle sızmak
üstelik de bunu yaparken, rüya kanatmak
demek bi akşam, kim demiş ki on yaz önce
karşılaştık, tüm çalıntı gölgelerde
bu laflar hep terane, sırf lakırtıdır, beyim.
asıl birşey deyim ki: uykularda gelmeyin!
oysa bomboş evlerin salonlarında
muşamba örtülerle kaplı kirli sofralarda
geldiler paketler elde, bıçaklar karında
korkağım, bundan isterim ki gelmesin gece
çıkmasın şu bardak ortaya, çünkü
merhumun çalıntı gölgesi bu evde hala
[nakarat]
çınar dibinde süslenen mezarda kalabalık
bi bitse rahat etsem, sürem yoktu merhabalık
kah sol omzumda, kah bi ahbabın çakmak cebinde dörde katlanmış para
[type wheel]
pek düşündüm, korkulardan uzak bir yer var mı
kangrenli ventriküllerin tam ortasında
öyle görünmezdim orada, öyle tam takır
güz yağdı kirpiklerime eylülün tam ortasında
vurdum kafayı yattım, saat bir değilken
gördüklerim rüyamın tam tabiri değilken
bilmiyorum niçin yaptığımı, durduk yere
neden kurtardım bu kenti ben, fatihi değilken
neyse ne, bir çirkin aynadan bir fayda yok sana
dışarıdan bakan adam, bakar bir bok sanır
aklım kabul etmeyip tüm tahliliyle yok sayar
ben istisnayım kör talihiyle noksana
çünkü ten rengim eflatun kum tanesi
cehennemin sınır kapısından cennete düşüyorum
kuzey kutbu mevsimini sürme yaptığın şu gözlerinle
öyle bakma aynaya, üşüyorum