yazdığım kısa yorumu gördüm ve içime sinmedi. bugün çorum-ankara yolunu onlarca şarkısını dinleyerek geçirdim. aynı şarkıları dinlemekten bir süre sonra sıkılırım, ancak çağrı sinci'nin şarkıları düşünmeye sevk ettiğinden defalarca dinlenebiliyor. sevdiğim birkaç şarkısını yorumlamak istiyorum kendimce.
kaçamadım (albüm: modern zamanlar)
bu şarkıdaki metafor anlaşılmayacak gibi değil. zira insana adeta ''uyan lan artık'' diyen cümleler içeriyor. ceza infaz kampüsü toplum. ve bu toplumda doğan bir çocuğun aslında özgür olmadığını, hiçbir şeyin yolunda gitmediğini anlaması nasıl mümkündür? kimse hiçbir şeyi sorgulamazken? ''çocuk tabi ki hücresini evi zanneder.'' çağrı sinci 15'inde anlamıştı. ne tesadüf ki ben de 15'imde anlamıştım. farkındalığın acı verici tarafını ergenlik gibi sıkıntılı bir dönemde öğrenince ne çocukluk ne de gençlik hevesi kalıyor insanda. sivilceni falan patlatman gereken yaşlarda kafana dank ediyor aniden. yaşın ufak olmasının verdiği gazla insanlara faydalı olabileceğini sanıyorsun. sen ayıktıysan onlar da ayıkırlar sanıyorsun en basit haliyle. hatırlatıyorsun, inkar ediyorlar. ''savaşacak gücüm yoktu sanki beynim uyuşmuştu.''
hangi çocuk parmakla gösterilmeyi ister ki? farklılık güzeldir ama ötekilik hiç güzel değildir. toplum gözünde ''anormal'' damgası yemeyi istemez bir çocuk. korkar bir kere, azıcık imkanı varsa da elinden alırlar onu. sonuç;
''normal davranmam gerekti hep savaşmak için
yoksa cezam hücre olacak dışarı bakamadan
vazgeçmedim ve bıktım bir türlü kaçamadım.''
ve outro kısmı. klasik çağrı sinci mesajı var burada. hayat bok gibi, ruh hali olarak diplerdeyim, farkındayım, acı çekiyorum ancak hala mücadele ediyorum. umudumu her şeye rağmen diri tutuyorum.
püf (albüm: modern zamanlar)
fark edebiliyorum ki çağrı sinci kendini seviyor. ve bu bir insanın doğuştan elde ettiği en doğal hakkı. özellikle gözleri de açılmışsa çevresindeki aymazlığa, cahilliğe tahammül edemez hale geliyor. ve bir insana kızıyorsa genelde bilgi birikiminin eksiliğinden kızıyor. gerçekten de türkçe bilmeden rap yapan onlarca mc var. çünkü bir dili bilmek onu konuşabilmek anlamına gelmiyor sadece. çağrı sinci'nin dili kullanıma dikkat çektiği tek şarkısı da bu değil. gerçi şarkıda sadece bunu da anlatmıyor ama en çok ilgimi çeken kısmı bu. ''sayemizde utanmadan dinlenir bu müzik.''
iddialı fakat nereden baksanız doğru.
alternatif olarak: yapcağnız işe
bebek (albüm: modern zamanlar)
bana kalırsa kapitalizmi en saf haliyle anlatan şarkılardan biri. aslında birçok kişinin hayatıyla benzerlik gösteren bir tablo çiziyor şarkıda. yoksulluk ve aile sıkıntısıyla pençeleşen bir çocuk var. bu çocuk bir süre sonra kaçış aramaya başlayacak tabi. eğitime küsecek, dinleri irdeleyecek. büyükşehirden ürküp mahallesinde tıkılacak. işte tam burada 2 cümle geçiyor beni çok etkileyen;
''sandıkta annenin genç kızlık hayalleri
nerede yaşarsan yaşa unutma mahalleni!''
hiç kimse kötüsünü hayal etmez çünkü, her zaman güzel şeylerle yola çıkarız. sahi türkiye'de kaç kadın hayal ettiği gibi bir hayat yaşayabiliyor ki? belki bir şekilde daha iyi konumlara gelme imkanı yakalarız, kapitalist sistemin güya bize sunduğu merdivenle. fakat mahallemizi unutamayız, unutmamalıyız. kapitalizm dediğimiz sistem sadece isteyen alsın, istemeyen almasından ibaret olsaydı keşke di mi? almayanı yerin dibine sokan bir sistem, belki insanlar bu hale getirdi ama sonuç olarak bu böyle. bu yüzden ''utanacaksın el örmesi kazaklarından.''
peki sonuçta bahsedilen esas konu ne? mücadele. yozlaşmış bu sisteme karşı sürekli bilinçlenmek. sokaklarda bonzai ve türevlerine kurban gitmemek, ömrün baharında hapse tıkılmamak. kenar mahallelerin akıbeti bu şekilde olmamalı. aydın abiler sadece kendilerini aydınlatmamalı. yardım edilmeli ve yardım etmeliyiz. sonucunda da devrim gri kenar mahallelerden doğmalı.
masum (albüm: modern zamanlar)
keyifle dinlediğim bir şarkı. bugün dinlerken nedense birden aklıma adamın çoklu kişilik bozukluğu olabileceği aklıma geldi. bu fikrimde çok kararlıyım (çağrı sinci o düşünceyle yazmamış bile olsa kararlıyım). çünkü hoşuma gitti. şarkının sonuna kadar izleyici konumunda olan adam ellerinde kan olduğunu fark ediyor. bu bozukluğa sahip kişiler de hafıza kaybı yaşarlar. ve büründükleri öteki insanı kabul etmezler, onun farkında olmazlar.
dışarıda (albüm: modern zamanlar)
çağrı sinci'nin yine alttan alta ben farklıyım mesajı verdiği şarkı. ''özgürüm ben, özgür olacağım var mısın iddiaya? devlet dairesinde ders verirken pantolonum bol.'' evet sistem beni de bileğimden tutup yakaladı bir şekilde ama ruhumu ele geçiremedi ulan! diyen bir cümle bence. kendin olmanın özgür olmak olduğu anlamına da gelir. devlet dairelerinde ne kadar özgürüz bilinmez. belki yenileceğiz fakat hala umudumuz ve bir mücadelemiz var. ''özgürlük peşinde koşan kaç ahbabın kaldı?'' sahi düşünsene bir? hayali gerçekten mutlak özgürlük olan dostun oldu mu senin? yoksa kariyer, evlilik gibi hayaller mi duydun genelde? ''gördüm ayakkabın parladıkça tasman kısaldı.'' yeni ve canti eşyalar gözlerini kamaştırdı biliyorum. tek bir logoya yüzlerce tl para bayılıyoruz sonuçta çoğumuz. bağımlılık lan bu, bir tane alırsan devamı gelir, sen bile tanıyamazsın kendini sonra. son olarak ''bir hayalimiz var olmayacaksa olmasın hiç, yeter ki teybimiz çalsın.''
onlar yaşar
klasik çağrı sinci şarkısı diyebiliriz. ''çocuk, korkuyorsan sorma, çünkü belli olmaz, bir kez bakarsan aydınlığa, bir daha aynı gelmez hiçbir şey.'' bunu daha önce de söylemişti. 15 yaşından itibaren aydınlığa bakmaya başladığı için uyarıyor. çünkü ödenecek olan bedelin farkında. yine de uyanmanın en doğru seçenek olduğunu biliyor. ve uyandırmaya çalışıyor. ''izlersin, gizlice dilersin, bitmesini. keşke bilmeseydim dersin, ama artık hepsi geç!''
özgürlüğü mülkiyete indirgeyen dangalaklara dokundurur yine çağrı sinci.
''ünlü olmak, zengin olmak, pahalı arabalar falan
bunlar verdiğin hizmetlerin, küçük bi' karşılığı!''
maske
''tamam, hayallerin sıcak ama, kaldırımlar serin.'' en güzel hayali kurarak bile uyusan gerçekliğe dönmek zorundasın. yolunda gitmek zorunda değil, kurduğun tek bir hayal bile gerçekleşmeyebilir. açlıktan ölmezsin elbet, ama sürünürsün. hayal ettiğin gibi gitmezse kaldırımlara bile değer başın bazı geceler. ''yere kapaklanırsın orda dersin: kaldırın lan beni!
kimse siklemez ve hakikati anladığın an gelir!''
hakikat tam olarak yalnızlık. ama bu yalnızlık sanıldığı kadar tü kaka mı? aslında çağrı sinci'ye göre tam olarak öyle değil.
çünkü: "iki elin sesi, bir elin yumruğu var''. dedim!
''zaten hayat çokta öyle güzel bir şey değilken
en azından ne kadar boktan olcağını belirle''
en azından o nefret ettiğin devlet dairesinde bol pantolonunu giyebil. sevdiğinle evlen. istediğin işi yap, toplumun istediğini değil. ''hayat senin, yalnız senin.''
kir
inandığın gerçekleri anlatmıyorsan artık büyümüşsün demektir. yorulmuşsun demektir aynı zamanda. ilk iki cümlesi bunu kast ediyor. ''bir damla bir şeyler iç rol yapman kolaylaşır ve belki hayal kurarsın, hayal senin varın yoğun.'' günlük hayatı, dünyayı, insanları ayık kafayla çekmek gerçekten güç hale geliyor bir süre sonra.
''ben de bir zamanlar senin gibiydim, alışmayacağım dedim
çalışmayacağım dedim, bak çoktan vazgeçtim bile.''
içimi en çok burkan cümlelerden biri. insan insana boyun eğiyor be. öyle bir dünya burası. geriye baktığında kendini tanıyamıyorsun bazen. herkes olmaya yaklaştığın için belki de.
öteki
bu şarkı gerçekten her şeyi apaçık ortaya seriyor. siyah bir kedi üzerinden insanın kötü olma potansiyelini, farklılığa olan tahammülsüzlüğünü çok net anlatıyor. dinlenmesi gereken bir şarkı diyerek buna fazla bir şey yazmıyorum.
işin özü çağrı sinci ölene kadar müzik yapmalı. herkes aynı ölçüde sevmek zorunda değil, ben kendime çok yakın hissediyorum ve bu yüzden dinliyorum zaten. sanki benim söylemek istediklerimi o kulaklığıma kadar getiriyor. bazı kişisel sebeplerimden ötürü istememe rağmen müzik yapamıyorum. ama yapabilseydim oldschool repçiler ile beraber bu adamdan ilham alacağıma eminim. sağ ol çağrı sinci. öğretmen lan bu adam. insan terbiyecisini yazan öğretmen hem de. yorumlayacağım çok şarkı var daha arada gelirim buraya.