kral çıplak

#16963 - bu entryi ortalama 206 saniyede okuyabilirsiniz.
  1. kral çıplak fıkrası, öyküsü, hikayesi (her neyiyse..)

    Vaktiyle giyim kuşama pek meraklı bir hükümdar varmış. Bir giydiğini bir daha giymez, her elbisesinin birbirinden daha güzel olmasını istermiş. Dünyanın her tarafından kendisine başkalarından daha ihtişamlı bir elbise sunmak üzere bir çok insanlar gelir ve Hükümdar’dan para koparmak için birbirleriyle yarışırlarmış.

    Birgün bu Hükümdar’ın nezdine iki düzembaz adam gelmiş ve kendilerinin sadece akıllı kimselerin görebileceği bir kumaşları olduğunu ondan bu Hükümdar’a elbise dikmek istediklerini söylemişler. Hükümdar bu, aptalların göremediği kumaştan elbise yaptırmak hevesine kapılmış. Hükümdar adamlarının akıllı olanlarıyla aptal olanlarını bu sûretle tanıyıp anlayabileceğini düşünmüş.


    Sahtekarlar işe koyulmuşlar. Bulunması nâdir kumaşlar taleb etmişler. Her istedikleri temin olunmuş. Sarayın en mûtenâ yerine yerleşip faaliyete geçmişler. Günler geçmiş ortaya bir şey çıkmamış olduğunu gören Hakan başvezirini çağırarak:
    “−Git bak, şu adamlar ne yapıyor.” talimatını vermiş. Başvezir, düzembaz terzilerin odasına girdiğinde aynı bir terzininin ölçüp biçmesi gibi hareketler yaptıklarını fakat ortada kumaş ve elbise nâmına bir şey olmadığını görmüş.

    Padişah’a dönüp bir şey göremediğini söylese aptallığına hükmedileceği düşüncesiyle terzilerin harıl harıl çalıştıklarını diktikleri elbisenin henüz tamamlanmış olmamakla beraber çok harika bir şey olduğunu söylemiş. Günler geçiyor, sahtekar terziler ortaya elle tutulur gözle görülür bir şey koyamıyorlarmış. Hakan ise hergün bir başka vezirini gönderiyor, terzilerin faaliyeti hakkında malumât alıyormuş. Terzilerin yanına gidip gelen her vezir bir şey göremediği halde aptal damgasını yememek için sahtekârkarın hayalî elbiselerini medhedip duruyorlarmış.

    Niçin bu kadar uzadığını soran Hakan’a da:
    “−Aman efendim o öyle ihtişamlı elbise ki, kolayca bitirilip ortaya çıkarılamaz.” diyorlarmış.


    Nihâyet birgün sahtekâr terziler elbsenin hazır olduğunu söyleyerek Kral’ın yanına gelmişler. Kollarının üstünde çok mûtenâ bir elbise taşıyorlarmış gibi hareketler yaparak:
    “−İşte efendimiz size lâyık olan elbise nihâyet ikmâl edildi. Buyurup giyininiz.” demişler.


    Padişah ortada elbise diye bir şey göremediği hâlde:
    “−Ben bir şey göremiyorum!..” diyememiş.
    “−O maşaallâh, maşaallâh amma da güzel oldu!” demek mecburiyetinde kalmış.


    Padişah aptal damgasını yememek için ortada olmayan hayalî elbiseyi böyle medheder de vezirler dururlar mı? Onlar da bu elbiseyi her biri diğerinden daha baskın bir sûrette medhetmeye başlamışlar. Sahtekârlar elbiseyi giydirmek için Hakan’ı don gömlek soymuşlar. Sonra da bir takım hayalî hareketlerle olmayan elbiseyi güyâ ona giydirmişler.


    Bu sûretle Hakan güyâ giydirilmiş olduğu hâlde sokağa çıkarılmış halk hükümdarlarını alkışlamak için saray kapısından itibaren yolları tıkabasa doldurmuşken hükümdarın dışarı çıktığını görenler arasında bir çocuk bağırmış:

    “−Aaa Kral çıplak!”

    Tabii sokaktaki halka, Kral’a güya giydirilmiş olan elbiseyi ancak akıllıların görebileceği yolunda bir telkinât yapılmadığı için onlar da vezirlerin aptal sayılmak endişesi gibi bir endişe mevcud değilmiş ama yine de Kral’ın çıplaklığını ifade etmeyi belki de biraz edep biraz korku sâikiyle söyleyemiyeceklermiş amma çocuk bu türlü kayıttan âzâde olduğu için böylece bağırınca balon delinmiş. Herkes birbirine:

    “−Aaa sahi Kral çıplak, Kral çıplak.” diye bağrışarak dağılmışlar.

    -alıntı...

    a.p.o çok harika işlemiş bu fıkrayı.. fıkra gibi komik.. eline sağlık..

    &ret1arius

    18/10/2014 23:34
        heart_plus : 1 stat_minus_2 : 0