türkçe rap müzik piyasasında kurumsallaşma

#143245 - bu entryi ortalama 330 saniyede okuyabilirsiniz.
  1. ne zamandır bunun hakkında bir şeyler yazmak istiyordum. bu girdide türkçe rap piyasasında son yıllarda oluşmaya başlayan kurumsallaşmayı kendimce anlatmaya çalışacağım.

    öncelikle belirtmek gerekir ki, bu konuda bir şeyler yazmak için esasen ciddi bir araştırma yapılması, görüşmeler gerçekleştirilmesi, istatistikler elde edilmesi gerekir. benimkisi ileriye dair düşünceler oluşturmak amacıyla kişisel bir deneme sadece.

    konuya dünya müzik piyasasının genel anlayışıyla başlamak lazım. dünya müziğini genel olarak üç şirket yönetir. bunlar universal music, warner music group ve sony music'tir. anaakıma hitap eden plak şirketleri bu müzik şirketlerine bağlı olarak çalışırlar. dr. dre'nin aftermath music'inin jimmy iovine'inin interscope'una bağlı olması, onun da universal music'le ortak şirket olması gibi. bunun yanısıra, bağımsız plak şirketleri de bulunmaktadır.

    büyük müzik şirketleri planlama, kayıt alma, kendisine bağlı sanatçıları birbiriyle buluşturma, menajerlik, konser organizasyonları, reklam ve dağıtım gibi konularda daha geniş ağlara sahip olmasının avantajını kullanan, daha geniş kitlelere radyo, tv ve youtube gibi platformlarda kolay ulaşılmasını sağlayan yapılardır. bir nevi müzikte popüler olanı belirleme aygıtlarına sahiptirler.

    türkiye'ye baktığımızda müziğe genel olarak hakim olan şirketler dmc, avrupa müzik, müyap, sony music, pasaj müzik, seyhan müzik, dokuzsekiz gibi plak şirketleridir. bu şirketlerden kaçının küresel müzik şirketlerine bağlı olduğu daha geniş bir araştırmaya ihtiyaç duyuyor, ancak genel olarak müzik piyasasına bu şirketler hakim.

    bu çerçevede türkçe rap'i ele aldığımızda, öne çıkan iki şirket bulunmaktadır: dokuzsekiz'e bağlı hiphoplifepro ve sony music'e bağlı basemode records.

    hiphoplifepro, hiphoplife.com.tr'nin kurucuları tarafından başlatılan, ardından dokuzsekiz'in satın aldığı bir oluşum. içinde sansar salvo, allame, istanbul trip, 90 bpm, aspova ve son olarak şehinşah gibi müzisyenleri barındırmakta (daha başkaları da var tabi).

    basemode records ise bundan 15 yıl önce mode xl'in bağımsız şirketiyken, bugün sony music bünyesinde veyasin ve ulaş demiröz'ün öncülüğünde türkçe rap'te atağa geçmiş bir şirket. baemode'dan son çıkan işlere baktığımızda mode xl, ayben, server uraz, hayki, joker, kezzo, khontkar ve başka bir sürü ismi görmekteyiz.

    bunların dışında yeşil oda yapım, epidemik, voodoo, kargaşa, koal gibi birçok bağımsız şirket de bulunmaktadır.

    kurumsallaşma, şüphesiz hedef kitlesi olduğumuz müziğin bize ve yeni insanlara daha kaliteli ve daha yaygın ulaşması açısından olumlu bir gelişme. bunu hem müzisyenlerin geçim ve üretim kaygısı hem de dinleyicilere müziğin daha geniş ve kolay ulaştırılması boyutlarını göz önünde bulundurarak söylüyorum.

    bununla birlikte, kurumsallaşma günümüz tüketim toplumunda popüler hale gelen bir müzik yorumunun en son suyu çıkana kadar tekrarlanması sorununu da içermekte. türkçe rap müzik halihazırda kurumsallaşmadan önce bile çeşitli dalgaların etkisiyle belli yönlere yoğunlaşmışken, bu durum gelecek için de bazı kaygılara neden olabilir. türkçe rap'te bir dönem sagopa'nın bpg'sinden sonra melankolik rap akımı yayılmış, fuat'ın modern yorumuyla sain&karaçalı'nın battle royale'inden sonra battle rap popüler olmuş, son olarak ezhel'in müptezhel'iyle trap ve gazapizm'in albümleriyle kaliteli "arabesk rap" popüler hale gelmiş ve yaygınlaşmaya başlamıştır (bu noktada, müzisyenlerin yekten bu albümlerden özenerek müzik yaptıklarını değil, kendi birikimleriyle birlikte kısıtlı türkiye piyasasında popüler olan akımda denemede bulunduklarını ifade etmek istiyorum). bu süreçte, gangsta rap ve politik (veya yabancıların deyimiyle "bilinçli" rap) akımları ise her zaman mevcut olmakla birlikte biraz daha arka planda kalmışlardır.

    türkçe rap yeraltıyken bu akımların gelip geçiciliği biraz daha esnek iken, kurumsallaşmanın yarattığı etkiyle son popüler akımlar olan trap'in ve arabesk rap'in geçiciliğinin biraz daha zor olduğunu öngörmek mümkün. şirketler, kar elde etme kaygılarıyla eldeki sanatçıları bu yönde ilerlemeye teşvik edebilecek ya da bu tür müziği yapabilecek yeni sanatçıları piyasaya sürmeye çalışabileceklerdir.

    peki, durum böyleyken kısır döngüden kurtuluş nerededir? sanat her zaman gelişecek ve dönüşecek, dünyada geri kalan her şeyin yaşadığı gibi. dinleyici olarak bizler ise bu dönüşümün yavaş yavaş gerçekleştiğine şahit olacağız. kurtuluş her zaman olduğu gibi yeni yetenekli sanatçıların ortaya çıkması, kendi özgün stillerini bizlere sunmasıyla gerçekleşecek. işte burada kurumsallaşma olumlu bir itki olabilme imkanını yaratıyor. yeni sanatçı, paradoksal olarak, sürekli ve sabit olabilmek amacıyla çabalayacak ve özgün eserler ortaya koyacak, böylece dönüşüm gerçekleşecek ve onlar sabitleşirken biz yenilerin gelmesini bekleyeceğiz. geriye dönüp baktığımızda bunun birçok örneğini görmemiz mümkündür. nwa, snoop dogg, nas, eminem gibi sanatçıların en iyi eserlerinin ilk albümleri olması da esasen bu algılamadan kaynaklanmaktadır.

    türkçe rap'te de benzer bir durum mevcuttur. burada kitle daha kısıtlı olmakla birlikte, islamic force, sert müslümanlar, cartel ilk nesil olarak ceza, fuat, sagopa ve mode xl öncülüğündeki ikinci nesli doğurmuş, ikinci nesil de şu an dinlemekte olduğumuz, son yıllarda zirvesini yaşayan (ve bence en yetenekli olan) üçüncü neslin doğuşunu sağlamıştır. üçüncü neslin doğuşunun da doğum sancılarına şahit birisi olarak dördüncü neslin de doğum izlerini görmekte ve kurumsallaşmanın yeni nesle olumlu bir şekilde yansımasını ümit etmekteyim.

    başta söylediğim üzere bu yazı şüphesiz eksik ve kişisel yorumlamalarla doludur. burada amacım bir ilk fikir ortaya atmak ve bu başlıkta insanların düşünmesini sağlamaktır. ileride bu konuda daha etkin bir yazı ortaya koymak hedefiyle yazılmış bir ilk yazıdır.

    blacklegsanji

    20/10/2018 01:33 ~ 21/10/2018 0:52
        heart_plus : 5 stat_minus_2 : 0