the get down

#117363 - bu entryi ortalama 278 saniyede okuyabilirsiniz.
  1. izleyeli 1 ay oldu. gece gece nerden esti aklıma bilmiyorum ama karalayayım bi şeyler.

    gerek konunun hiphop olması, gerek olayın hiphopla bağlantısından dolayı en ilgimi çeken yerlerden biri olan bronx'ta geçmesi diziyi izlemem için en büyük etkendi. ben çoğunluğun aksine diziden çok etkilenmedim. oysa ki ekşi sözlük'te bile rap dinleyen, dinlemeyen insanlar tarafından fazlasıyla beğenilmiş. şaşırdım. dizide kesinlikle en mükemmel olan şey eski görüntüleri kendi çekimleriyle bir araya getirip o günleri yaşatmaları. onun dışında hikaye sıradan zaten. tvde zap yaparken ilgini çeken bir belgesel görür yokluktan izlersin, az biraz da haz alırsın, aha o hisle izledim bunu da. tamam hiphopın doğuşu aşağı yukarı belli, içine yalan katıp aksiyonlaştıracak halleri yok ama, ne bileyim bir şekilde sıkıcı geldi işte. ki siyahi sinema yapımlarının komedi, aksiyon, müzik hatta aşk temalı bile olanlarını çoğunlukla zevkle izlerim. sevdiğim mcler için az 5, 6 puanlı filmler izlemedim :(

    --spoiler--

    diziden aklımda kalanlara geleyim.

    mylene ve ezekiel'in aşkı bazen çok mide bulandırıcı oluyordu. cehennemin içindesiniz lan, bu tür yumuşak duygulardan arınmanız lazım sizin. ama yok, her yalnız kaldıklarında mercimeği fırına veriyor bal dudak ezekiel reis. bir ara bıkkınlık geldi diyaloglarından. hep sıkıcı, aynı şeyleri tekrarlayan, vıcık vıcık muhabbetler.. 2-3 kez ilerletmek zorunda kaldığımı bile hatırlıyorum. belki de biraz kıskandım. olabilir. mylene taş gibi kız.

    mylene “come set me free” şarkısının provasını yapmaya giderken, kilisedeki insanların tanrı inancından dolayı kendinden geçmesi harikaydı. hem güldüm, hem güzel giydirmişler dedim. bizimkilerin zikir videolarına benzettim. anladım ki bazı şeyler her yerde aynı işliyor.

    mylene’in babası ''ramon'' çok kıl bir karakterdi. böyle gerçekçi bir karakteri yarattıkları için tebrik ederim. sık sık sinirlerimi bozmayı başardılar. ancaaaak. adama çok ama çok büyük götlük de yapılmış. bilmiyorum dizinin senaristi bile kendi yarattığı karaktere sinir olup bir an önce karakterden kurtulmak mı istedi ama, izlediğim hiçbir dizide bu kadar acımasızca bir son hatırlamıyorum. evet ''oz'' dahil birçok dizi izledim ona rağmen bunu söyleyebilirim. sonuçta ''oz'' hapishanede geçiyordu. normaldi olanlar. ama bu dizide böyle bir son fazla acımasız geldi. evet yobaz ramon'a dizinin başından beri kıl olmuştum. ancak karısının kendisini biraderiyle aldatması, üstelik bunu ölümünden sonra bile yapmaya devam etmeleri çok kahpeceydi. ailecek ölümüne de fazla üzülmediler zaten. hele ki mylene'in 2 gün bile yas tutmayıp tekrar güllük gülistanlık yaşaması falan. ayıp lan kaşar. babandı o senin. adamı mezarında sızım sızım sızlattınız yahu..

    şu şarkıyı öğrenmiş oldum sayelerinde. harika. youtu.be/xgXENquzwuc

    rumi’nin 6. bölümdeki özgürler partisi miydi neydi. hani her telden aykırı ve absürt insanların bulunduğu. işte o partide thor denen çocukla deneyimi çok gerçekçiydi. yaptığı şeyi benimsemem ama nedense onun karakterine cuk oturdu. dizi gerçekçi bir hal aldı.

    her bölüm başında nas'ı duymak harikaydı.

    shao’nun annie ile olan ilişkisi harika bir detaydı. çocuk resmen yükselmeye çalışıyor. diğer veletler gibi hayal dünyasında yaşamıyor. olayın ciddiyetini kavramış vaziyette. o yüzden dizide yaşadığı şehrin hakkını veren tek karakter diyebilirim. -annie'nin oğlunu da sayabiliriz.- bilmiyorum bu dizi çocuk dizisiydi de ben mi hep boyz n da hood'a veya new jack city'ye falan dönüşmesini bekledim? bilemiyorum. ama geçin abi betonda yeşeren gül hikayelerini. kargaşadan, kaostan uzaklaşıcam da, uzun uzun binalarda yaşayan beyazların kıçını yalayıp bi yerlere gelicem de, bu bataklıktan kaçıp hayatımı kurtarıcam da. peh. belki de doğrusunu yapıyorsun ama ben sana ısınamadım ezekiel kardeş. tamam seçimine bir şey demiyorum. ama asıl gerçek shao. bunu bil. asıl mevzu o! zaten kendisinin de sık sık dediği gibi; “nigga im real!”. karakteri oynayan arkadaşı dope filminden de bilirim. daha sert bir karakterde oynamış bu dizide. iyi oyunculuğunu tekrar kanıtlamış.

    daha yazardım da gece 4 aq.

    --spoiler--

    velhasıl kelam, rap dinleyicisi olmayan birinin sevebileceği bir yapım değil bence “the get down”. rap dinleyicisi olmayan birçok insanın beğendiğini görsem bile.. belki de ben haksızlık ediyorum. bilemem. ancak dizinin ciddi işlenmemesinden hep rahatsız oldum. ciddi işlense çok daha güzel olurdu. sonuçta hiphop’ın doğuşu ilgi çekmeye müsait bir konu. bunun nasıl olduğunu merak eden birçok insan daha bu diziyi izleyebilirdi. tıpkı narcos’un ilgili, ilgisiz kendini herkese izletebilmesi gibi. ama the get down? ı-ıh. fazla gırgır makara vardı. rapçi olmayanın çekebileceği türden değil bence. underground bir albüm gibi. yine de ben izlediğime pişman değilim. hem merakımı giderdim, hem aşağı yukarı bildiğim olayları hafızama görseller eşliğinde daha güçlü yerleştirdim. hadi iyi geceler sözlük.


    thuglove

    12/11/2017 03:16
        heart_plus : 0 stat_minus_2 : 0